Esas meseleye dair: ‘’üç kuruş’’luk dizi!
Zeynep İnce
Çingeneler üzerinden tanıklık ettiğimiz etnik aidiyet biçimlenmesi, azınlık millet algısı, keşfedilen renkli kültür coşkusu 2000’lerden beri dönüşmeye ve yeniden inşaya devam ediyor. Dönemler arasında elbette ki içerik olarak farklar var; örneğin 2005-2015 yılları arasında Çingene ya da Roman kelimelerinin popülerliği yakıcı bir biçimde hissediliyordu. Çünkü Çingeneler için daha önceki toplumsal utanç olma ve yok sayılma hali özellikle 9/8 Roman Dansı ve Roman müzisyenlik aracılığıyla 2000’lerden itibaren ehlileştirilmiş, seçkin bir tür ve tavra dönüştürülüyordu. Kaba bir siyasal kültür okuması yapınca da 2010 yılında AKP hükümetinin demokratik açılımında, Kürt ve Alevi gibi derin hesaplaşmalı ve uzlaşmasız başlıkların yanında etnik bir sos niyetine gördüğümüz yumuşatıcı bir etki yaptığı açıkça ortada. Bu vesileyle iktidarın Romanlarla kurduğu “bol ayarlı” yeni ilişkinin popülist niteliğini anlamak oldukça kolay. Üstelik bu yeniden inşa süreci sadece Türkiye’de değil, Balkan coğrafyasının genelinde, Kuzey Avrupa ve Amerika’nın -1990’lardan beri süren- Çingene kültürüyle ilişkilendirilen gösterim formlarında da dikkat çekiciydi. Bir başka ifadeyle küresel piyasanın iştah kabartan egzotik ürünleri için oluşturulan repertuarda Çingene başlığı ulusların ötesinde bir kategoriydi. 2010 yılı civarından günümüze kadar gelen süreçte ise konunun eğlence ortamları açısından sönümlendiğini gözlemlemek mümkün. Yani kaynağın sıradanlaştığını… Geçtiğimiz yılın kasım ayındaki “Üç Kuruş Yayından Kaldırılsın” tartışması bahsettiğim süreç üzerine tekrar düşünmeme sebep oldu; kafamdan geçen soru şuydu: Çingenelik/Romanlık inşası başka bir yeniden inşa sürecine mi giriyor? Bu sorunun cevabı henüz yok ama alışılmış olandan farklı bir kurgunun denendiği kesin.
Yazının tamamına erişmek için abone olmalısınız. Tıkla, abone ol