Bartın Maden Kazası ve Önlenebilir Afetler
Kubilay Kaptan
14 Ekim 2022 tarihinde Bartın’ın Amasra ilçesinde Türkiye Taşkömürü Kurumu Amasra Müessese Müdürlüğü’ne bağlı maden ocağında gerçekleşen faciada 110 işçiden 42’si hayatını kaybetti. Türkiye’de gerçekleşen en ölümcül iş ve madencilik kazalarından birisi olarak kayıtlara geçti ve içeride kimse kalmaması nedeniyle 15 Ekim günü arama kurtarma çalışmaları sona erdi.
İlk önce facia haberinin alındığı güne dönelim. İşletme, İl ve Bakanlık yetkilileri her afet sonrası herhangi bir incelemeye gerek duymadan yaptıkları açıklamaların benzerlerini yaptılar: Maden ocağı en son teknolojiye sahiptir; Ocak yeni denetlenmişti; Türkiye Taş Kömürü Kurumu Amasra Müessese Müdürlüğü bizim yüz akımızdır ve örnek gösterilir; Herhangi bir kusur bulunduğunu söylemek mümkün değildir; Kader planıdır bu. Afad ilk önce “Patlama trafo kaynaklı olmuştur,” diye açıklama yaptı, sonra bu paylaşımını sildi.
Aynı günlerde katıldığım yayınlarda benim yaptığım değerlendirmelerin bir özetini paylaşmak isterim:
TMMOB Maden Mühendisleri Odası’nın 2010 yılında yayınladığı “Madencilikte Yaşanan İş Kazaları” başlıklı raporu; T.C. Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu’nun 2011 yılında yayınladığı “Türkiye’de Madencilik Sektöründe Yürütülen Faaliyetlerin İş Sağlığı ve Güvenliği Açısından Araştırılması, İncelenmesi ve Değerlendirilmesi” başlıklı raporu; T.C. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı’nın 2018 tarihli “Yeraltı ve Yerüstü Maden İşyerleri ile Madenciliğe Dayalı Endüstriyel Tesislerde İş Sağlığı ve Güvenliği Programlı Teftişi” raporu; T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın 2020 tarihli “Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu Kömür Sektörü” başlıklı raporu; TMMOB Maden Mühendisleri Odası’nın 2020 tarihli “Madencilikte Yaşanan İş Kazaları Raporu (2010-2020)” sadece Danıştay’ın değil pek çok farklı kurumun maden ocaklarındaki eksiklikleri defalarca dile getirdiği raporlardan bazılarıdır.
Daha önce bir kazanın yaşandığı ocaklarla ilgili belirtilen ortak tespitler şunlardır:
- Elektrik tesisatının yeterli olmadığı, teçhizat, kablo ve motorların alev sızdırmaz nitelikte olmadığı görülmüştür.
- Kömür ocaklarının önemli bir bölümünde havalandırma planları olmadığı veya yetersiz olduğu tespit edilmiştir. Ocaklarda, özellikle kör bacalarda yeterli havalandırma yapılamadığı, hava ölçümlerinin sağlıklı olmadığı anlaşılmıştır.
- Gaz ölçüm sistemlerinin mevzuatın öngördüğü özellikte ve nitelikte olmaması yanında sensörlerin sayı olarak da yetersiz olması nedeniyle gaz ölçümleri gerektiği gibi sağlıklı şekilde yapılamamaktadır.
- Çalışılan kömür damarlarının yangına müsait olduğu durumlarda, üretimin durdurulduğu eski üretim alanlarında gerekli kontrollerin yapılarak kömür yangınlarına karşı önlem alınmadığı, ocak yangınlarına karşı gereken yeterli risk değerlendirmelerinin yapılmadığı, ocak yangınları durumunda yangın sonrasında kullanılacak kaçış amaçlı bireysel CO maskelerinin düzenli kontrollerinin yapılmadığı ve çoğunun gerekli nitelikleri kaybettiği anlaşılmıştır.
- Çoğu yer altı kömür madeni işletmesinde, yapılan üretimlerin, kabul edilmiş olan projenin aslına uygun olarak yapılmadığı tespit edilmiştir. Üretimin, ocakların kaldırabileceği kapasitenin üstünde zorlandığı, terk edilenterkedilen eski üretim alanlarının altına tedbirsizce ve bilinçsizce girildiği kızışmış-sıcak kömür kitlelerinin çıkarılmasında ısrar edildiği ve böyle bir ortamda iş sağlığı-güvenliği tedbirlerinin ihmal edildiği anlaşılmıştır.
- Madencilik sektörü riskli yapısı itibari ile, ihtisaslaşmanın, iyi eğitilmiş donanımlı işçi ihtiyacının en çok ihtiyaç duyulduğu sektörlerin başındadır. Oysa uygulamada bunun tam tersiyle karşılaşılmaktadır. Çalışanların çoğu vasıfsız eleman olarak işe girmekte, “ayakçı” olarak nitelendirilen aşamada çalışmaya başlamakta, biraz tecrübe kazananlarkazanalar, sorumluluk gerektiren riskli görevlere getirilmektedir. Çoğunun mesleki eğitimi, sertifikası, tescil edilmiş uzmanlığı yoktur. Ateşçi ehliyeti olmayan bazı işçiler kazalara davetiye çıkaracak tedbirsizliklerle dinamit atımı yapmaktadırlar. Çalışanların eğitimlerinin yetersiz oluşu, gerekli kişisel koruyucuları işverenden talep etmemelerine neden olmakta, bazıları da verilen kişisel koruyucuları, kontroller dışında kullanmamaktadırlar.
- Maden işyerlerinin çoğunda bütün çalışanlara istendiğinde ulaşılabilecek etkin bir haberleşme ağı oluşturulamamıştır. Tehlike hissedildiğinde bütün çalışanları uyaracak bir alarm sistemi yoktur. Çalışanların madenin hangi kısmında ve hangi pozisyonda çalıştığını her an gözlemleyebilecek bir merkezi izleme sistemi hemen hemen hiçbir maden işletmesinde bulunmamaktadır.
Kaza ve afet çalışmaları ile ilgili tespit edilenler şu şekildedir:
- Yeraltı gaz bileşenlerini gerektiği gibi dinamik olarak algılamamak,
- Yedek solunum cihazı taşımamak,
- Ekipmanın ön incelemesinin olmaması,
- Felaket telefonu getirmemek,
- Altı kişiden az kişiyle kurtarmaya inmek,
- İzinsiz solunum cihazının çıkarılması,
- Aydınlatma ekipmanı taşımamak,
- Çalışmadan önce ambulans alanında gaz algılamamak,
- Kurtarma görevlilerini bilinmeyen ayrıntılarla çukura girmeye zorlamak,
- Yerinde acil müdahale kapasitesinin olmaması, ağız cihazı kapatıldıktan sonra bağırmak,
- Afet bölgesinde dinlenirken ağız apareyini çıkarmak,
- Ambulans ekibinin çalışma öncesi fiziki durumu hakkında herhangi bir inceleme ve sorgulama yapılmaması,
- Onarım karargahının zamansız kurulması, çoklu ve kafa karıştırıcı komuta zinciri,
- Birinin kapalı rüzgâr yönünde gazı kontrol etmesine izin vermemek,
- Yangın bölgesi mühürsüz planına göre tek tek kontrol edilmemesi,
- Kurtarma görevlilerini kötü kurtarma durumu bilinciyle çalışmaya zorlamak,
- Tek başına çalışmak, tehlike sinyalini görememek.
Bütün bunların dışında iki çarpıcı tespitimi de paylaşmak isterim:
- Maden ocakları genelinde; 1987‘de toplam 39.000, 1990‘da toplam 34.000 işçi çalışmasına rağmen, 2001‘de toplam işçi sayısı 19.000‘e düşmüştür. 3 Kasım 2002 seçimlerinden bugüne kadar 5.320 işçi emekli olmuştur. 2006 yılında 1.130 işçi emekli olmuş, Ağustos 2006‘da 1.120 yeni işçi alınmış olmasına rağmen, Ekim 2007‘de puantaja kayıtlı işçi sayısı yeraltı 8.144 ve yerüstü 2.457 olmak üzere toplam 10.601‘dir. 2001‘de 2.416 olan toplam memur sayısı da, 2007‘de 1.974‘e düşmüştür.
- Yapılan özelleştirmeler maden ocaklarının daha da kötüleşmesine yol açmıştır. İşletmenin karı artmış ancak araştırma geliştirme, teknolojik yenilik, işçi güvenliği, maden güvenliği konularında büyük eksiklikler oluşmuştur.
- Ocağın geçici olarak kapatılması durumunda kendiliğinden kızışma ve yangın nedeniyle ocağın bir daha üretim yapılamaz hale gelmesi ise rezervin ziyan olması anlamına gelir. Diğer taraftan Soma ve Ermenek maden kazalarından sonra kapatılan ocaklar nedeniyle, bölgede başka çalışma alanı ve imkânı bulunmadığından işsizlik ve fakirlik artmaktadır. Bu nedenle çaresiz insanlar kaçak ve ruhsatsız ocaklarda çalışmak zorunda kalmaktadırlar. Böylece kazalar artmaktadır. Bu nedenle çeşitli sosyal sorunların önüne geçebilmek için madenlerin kapatılması değil madenlerde güvenli ve sağlıklı çalışma koşullarının oluşturulması gerekir.
Türkiye’de 1983-2014 yılları arasında yeraltı kömür madenlerinde meydana gelen 19 faciada toplam 944 madenci hayatını kaybetmiş ve faciaların %78,95’i grizu patlamasından kaynaklandığı kayda geçmiştir. Türkiye’de yeraltı kömür madenlerinde 1983-2014 yılları arasında meydana gelen büyük iş kazalarındaki can kayıplarının %63’ü, gaz patlamasından kaynaklanmıştır. 13 Mayıs 2014 tarihinde Soma Madeni’nde çıkan yangın sonucu 301 kişi yaşamını yitirmiştir. Vardiya değişimi sırasındasırarında çıkan yangında maden girişinin 400 metre aşağısında bulunan çalışanlar çıkışa ulaşabilmişken, yerin 800 metre altında bulunan yaklaşık 300 kişi çıkışa ulaşamamış ve yangın sonucu oluşan karbonmonoksit gazından zehirlenerek ölmüştür. Kazanın incelendiği bilirkişi raporuna göre kaza nedeni, trafo önünde topuk olarak bırakılan kömürün kendiliğinden yanmasıyla başlayan yangının temiz havayla buluşması ve tam yanmaya dönüşmesiyle birlikte, ortamda bulunan diğer yanıcı malzemelerin de tutuşmasıdır. Su ile soğutma yapılması sonucunda ortaya çıkan zehirleyici ve boğucu gazların ortama yayılması, madencilerin karbonmonoksit gazına maruz kalmasına neden olmuştur. Yaşanan felaketin sonucunun büyüklüğünü etkileyen diğer etkenlerden birinin üretim zorlaması olduğu tespit edilmiştir. Soma Madeni’nde planlanan üretimden 2-2,5 kat fazla üretim yapıldığı saptanmıştır. Ayrıca, madende düzenli olarak yapılan sıcaklık ölçümü sonuçlarındaki artış izlenerek, kömürün kendiliğinden yandığı saptanabilecekken, kazanın yaşandığı aydan önceki bir ayda madendeki sıcaklığın 5°C artmış olması ve konuyla ilgili herhangi bir önleyici çalışma yapılmamış olması kazanın göz göre göre yaşandığını göstermektedir. Kaza sırasında çalışanların mahsur kaldıkları yerlerde yeterli miktarda oksijene ulaşamamalarında önemli etkenlerden biri maden giriş ve çıkışındaki basınç farkından yararlanarakyaralanarak çalışan havalandırma sisteminin gerektiğinde hava akımını ters yöne çevirebilecek özellikte olmamasıdır. Bu durum kurtarma sürecini olumsuz etkilemiştir.
Türkiye Taşkömürü Kurumu Amasra Müessese Müdürlüğü’ne bağlı maden ocağında gerçekleşen durum önlenebilir bir faciaydı. Yetkili kurumların raporlarının dikkate alınmaması, ocakların denetlenirmiş gibi yapılması, uzmanlığa değer verilmemesi, vahşi özelleştirme politikaları, işçi sağlığının yük olarak görülmesi bu facianın ana nedenleridir.