Barış Terkoğlu ve Sami Menteş ile söyleşi: ‘Size Yalan Söylediler’
28 Şubat sürecinin 25. Yılında, AKP’nin o dönemin intikamını almaya giriştiği bir dönemde, bizi tekrar o günlere götüren bir kitap yayınlandı. Gazeteciler Barış Terkoğlu ve Sami Menteş tarafından hazırlanan ‘’Size Yalan Söylediler’’ isimli kitapta 28 Şubat süreci unutulan gerçekleri ile bir kez daha ele alınıyor.
Biz de Yeni Ülke Dergisi olarak kitabın yazarları ile bir röportaj gerçekleştirdik.
İyi okumalar dileriz.
1- Kimilerince darbe, kimilerince ilerici bir müdahale, kimilerince ılımlı İslamcıların (Cemaat ve AKP’nin) yolunu açan bir müdahale… Sizce 28 Şubat nedir, süreci nasıl değerlendirirsiniz?
Barış Terkoğlu: 28 Şubat kararlarına giden süreci hatırlatırsak, kararların bir günde alınmadığı daha iyi anlaşılabilir. 1993’te gerici bir eylemle Sivas Katliamı yaşandı. Uğur Mumcu başta olmak üzere birçok aydın katledildi; soruşturma dosyalarında ilerleme sağlanamadığı için failleri meçhul kaldı. Sadece Aczmendiler konuşuluyor ancak o dönem birçok islamcı örgüt gövde gösterisi yapıp, şeriat düzeni kurmak için eyleme geçtiklerini açıkladı. Hizbullah, başta Güneydoğu olmak üzere, bütün ülkede kan döktü. Türk Silahlı Kuvvetleri ve bürokraside çeşitli tarikat yapılanmaları ortaya çıktı. Bu, işin irticai boyutu…
Bir de, Susurluk gibi devletin mafya ve yasadışı oluşumlarla girdiği ilişkiler ortaya çıktı.
28 Şubat kararlarına bugün bakarsanız, çoğu maddenin güncelliğini koruduğunu görebilirsiniz. Bu kararlar, devletin laik yapısının korunması, tarikatlar ve mafya gibi oluşumlara karşı mücadele edilmesi gerektiğini vurguluyor.
Bugün ne kadar aksi yönde propaganda yapılsa da, 28 Şubat kararlarının alındığı Milli Güvenlik Kurulu toplantısında, bütün kararlar oybirliğiyle alındı. Ne Erbakan ne de Çiller kararlara itiraz etmedi. Kararların uygulanmasına yönelik Başbakanlık kararnamesinde de Erbakan’ın imzası var.
28 Şubat dava dosyasını incelerseniz hem Milli Güvenlik Kurulu hem de Bakanlar Kurulu toplantısının tutanaklarına ulaşabilirsiniz. Her iki toplantıya katılanlar da kararların doğru olduğunu belirtip, desteklediler.
Refahyol hükümetinin istifası ise, 28 Şubat kararlarından aylar sonra gerçekleşiyor. Başbakan Erbakan, imzaladıkları protokol gereği Başbakanlık koltuğunu Çiller’e devretmek için istifa ediyor. Yani ortada askerlerin bir darbe harekatına girişip de hükümeti indirmesi gibi bir durum söz konusu değil.
Haliyle 28 Şubat, bir darbe değil, gerçek bir tehlike olan irticayla mücadele için atılmış bir adımdı. Ama kararları gerçekleştirecek iradeden de yoksundu.
2- Üzerinden 25 yıl geçmiş bir süreçten bahsediyoruz. Kitabınızda da bahsettiğiniz üzere, 25 yıl sonra, yaşları sekseni geçmiş birçok askerin cezaevine gidişine sebep olan nedir? AKP bu davada neyi amaçlamaktadır?
Sami Menteş: 28 Şubat kararlarına yönelik soruşturmayı açmak için Erbakan’ın ölmesini beklediler. Çünkü, olayın birinci derece tanığı olan Erbakan’ın Ergenekon, Balyoz gibi Türk Silahlı Kuvvetlerini hedef alan davalara karşı olduğunu biliyorlardı. Muhtemeldir ki bu davaya da karşı çıkacaktı.
Bu tezi destekler nitelikte olaylar da yaşandı. Erbakan’ın yıllarca en yakınında olan Şevket Kazan, davada şikayetçi olmadığını söyledi.
AKP, kendisine bir düşman yaratıp ondan intikam almaya çalışmayı uzun süre bir politika olarak yürüttü. 28 Şubat da kendi tabanını konsolide ettiği alanlardan birisiydi. 28 Şubat sürecini kendisine basamak yaparak yükseldi. Dava sürecinde AKP kurmaylarından bir sopa gibi, 28 Şubat davasının genişletileceği, medya patronları ve gazetecilerin de sürece dahil edileceği söyleniyordu. Ancak bunlar olmadı. Dava, sadece askerlerle sınırlı kaldı.
Davada karar süreci yakınlaştıkça Erdoğan ve o dönem Başbakan olan Binali Yıldırım’ın mahkemeyi etkilemeye yönelik açıklamaları oldu. Mahkeme heyetleri değiştirildi.
Artık AKP meydanlarda bir dönemin intikamını aldığını söylüyor.
3- Bir FETÖ savcısı tarafından yazılan iddianamenin bu davada kullanılmasından nasıl bir sonuç çıkarabiliriz? Mücadele edildiği söylenen bir yapılanmanın savcısı tarafından hazırlanmış bir iddianamenin kullanılması sizce ne anlama gelir?
Sami Menteş: Siyasi davalar bir ortaklık üzerine inşa edildi. 17 Aralık operasyonundan sonra FETÖ’ye karşı mücadeleye başladığını söyleyen AKP’liler, bazı kumpas davalarını bitirmek zorunda kaldılar. Ancak, 28 Şubat başta olmak üzere bazı FETÖ’cülerin kurguladığı ve kamuoyu tarafından yakından takip edilmeyen davalar devam ettirildi.
28 Şubat davasının savcısı Mustafa Bilgili, Kozmik Oda’ya giren savcıydı. Devletin hassas bilgilerinin dışarı çıkarılması ve ifşa edilmesinde birinci derecede sorumluluk sahibi. Bilgili’nin başlattığı ve sahte deliller üzerine inşa edilen dava, AKP için kullanışlı bir alan haline geldi.
Yarın, AKP’nin 28 Şubat davası özelinde “kandırıldık bu da bir FETÖ kumpasıydı” demeyeceğinin bir garantisi yok. Kaçmak istedikleri suçlarından bu bahaneyle sıyrılmayı alışkanlık haline getirdiler.
4- Son sorularımız kitabınızın önsözünden olsun. Önsözün son cümlesinde ‘’En azından safımız belli olsun.’’ diyorsunuz. Kitabınızın da isminde geçtiği üzere, bize yalan söyleyen, tarihi çarpıtarak kendi tarihini yazmaya çalışan 20 yıllık AKP iktidarına karşı nasıl ve nerede ‘’saf tutmak’’ gerekir?
Barış Terkoğlu: Kitabı yazmaya başlarken, muhalefetin de itinayla uzak durmaya çalıştığı ve yalanlarla örülü bir süreci yalnız kalacağımızı bilerek anlatmak durumunda olduğumuzun farkındaydık.
Siyasal İslamcıların yalanlarla, çarpıtmalarla anlattığı 28 Şubat süreci, artık 80’li yaşlarına gelen insanların hayatlarının son dönemini yok etmeye başladı.
Biz, İslamcıların yarattığı rüzgara karşı yürümeyi, hakikate olan bir borç olarak gördük. 28 Şubat konuşulacaksa gerçeklerle konuşulsun, bir dava görülecekse doğrular üzerinden görülsün istiyoruz.
Siyasal İslamcılar, 28 Şubat mazisini yeniden tanımlayarak bir gelecek inşa ediyor. Hem ellerini yıkıyorlar hem de laikliği savunmayı neredeyse günah sayıyorlar. Biz, bu yalanlara karşı dururken, laiklik mücadelesini de herkese hatırlatalım istedik.
Teşekkür ederiz.