Yoksulluk sorunu
Prof. Dr. İzzeddin Önder
Giriş
Yoksulluk, ekonomi, sosyoloji, politika ve psikoloji alanlarını yakından ilgilendiren çok yönlü bir sosyo-ekonomik sorundur. Genel özelliği itibariyle, insanî yaşam düzeyi için gerekli gelirden düşük düzeyde ve devamlılık göstermeyen gelire sahip bireyler yoksul olarak adlandırılır. Yoksulluk, tarihin ilk dönemlerinden zamanımıza kadar farklı toplumlarda farklı boyutlarda ortaya çıkmış olup, günümüzde yükselen dünya gelirine rağmen silinmemekte, yaygınlaşarak küresel boyut kazanmaktadır. Kölelik ve feodalite dönemlerinde de yoksulluk sorununun yaşanmış olduğunu 1601 yılında İngiltere’de yürürlüğe koyulmuş olan Yoksulluk Yasası’ndan anlıyoruz. Detay farklılıklarına rağmen, fakirlik ve yoksulluk, tarihin seyrinde, kölelikten feodaliteye, feodaliteden de kapitalizme geçişte güçlü sınıfların basamak taşlarını oluşturmuştur. Kapitalist aşamaya geçiş ve sermaye sahipliği, bir yanda emek sömürüsü altında ücretli yoksullar grubunu, diğer yanda da makineleşen üretimle yoksulluğa mahkûm işsizler ordusunu taratmıştır. Kapitalist sistemde piyasa mekanizmasına dahil olamadan olumsuz sosyo-ekonomik çevre koşullarıyla yoksulluğa mahkum olan kesimler de toplumsal sorunun parçasıdır. Yoksulluk, temelinde ekonomik sebebe dayalı olmakla beraber, yoksulluğa itilenlerin içinde yaşadıkları koşullar bağlamında sosyoloji ve psikoloji gibi farklı çalışma alanlarına da girer. Bu yazıda ana çatı iktisat üzerine kurulacaktır. Bu yaklaşımın amacı bilimsel inceleme tayfını daraltmak olmayıp, dikkatleri, sonuçları itibariyle tüm alanları etkileyici role sahip ana etmen ekonomi alanına çekmektir.
Yazının tamamına erişmek için abone olmalısınız. Tıkla, abone ol