Yeni Ülke'den

Hava usul usul dönüyor

Ekim İsmi

ekimismi@yeniulke.com.tr

Tüm iktidarı boyunca karşıtlıklar ve gerilimlerden beslenmiş olan AKP’nin seçimler yaklaştıkça yeni düşmanlar yaratmaya çalışacağı ve sopa politikası- nı daha etkin kullanmaya çalışacağı beklenen bir şeydi. Yeni olan, yakın geç- mişe kadar bu tür politikaları kendine meşru hareket alanı yaratacak ittifaklar için kullanan AKP’nin artık böyle bir amaç gütmemesi, bu politikaları kendi tabanının konsolidasyonu ve muhaliflerin hareket alanının zor yoluyla daral- tılması için kullanması.

Bu AKP’nin öznel tercihi değil. 20 yıldır süren ve yeni bir rejim misyonuyla hareket eden, bu misyonu pratiğe geçirirken hem milli hem gayri-milli bü- yük sermayenin ve bunların temsilcilerinin desteğini alan AKP kendisine din tüccarlığına dayanan, şaşaalı, müsrif ve görgüsüz bir iktidar inşa etti. Yolsuz- luklara, kara para ve uyuşturucu ticaretine, hem özel hem kamu mallarına “çökmeye” dayanan, halktan alınan vergilerin kendi yandaşlarının keyfi için sınırsız ve hukuksuzca kullanıldığı bu tuhaf yapının yalnızlaşması ve iktidarını korumak için saldırganlaşması son derece doğal.

İşte burada devreye bisiklet teorisi giriyor yine. AKP pedala basmazsa dü- şer. Düşmemek için pedala basmalı ve pedala her bastığında da bisikletin kontrolden çıkma olasılığı artıyor.

Olasılıkların biri Samsun’da vuku buldu. Kurtuluş mücadelesini anlatan simge anıtlardan Onur Anıtı bağlanan halatlarla yıkılmaya çalışıldı. Anıtı yık- maya çalışanların derdi sanılmasın ki sadece Mustafa Kemal ile, bunların ulusal bağımsızlıkla ve cumhuriyet fikriyle sorunları var. Ve sanılmasın ki anıtı yıkmaya çalışanlar bir grup meczuptur; bunlar on yıllardır beslenen, önleri açılan, hürmet gösterilen, para verilen cihatçılardır. Laikliğe düşmandırlar, kadına düşmandırlar, işçiye düşmandırlar…

Olasılıkların ikincisi ekonomik krizle birlikte büyüyor. İşçi direnişleri ve grev- lerinin sayısı hızla artmaya ve hak arama kavgası büyümeye başladı. Yıllardır “yol yaptık” demagojisiye yol almaya çalışan AKP rejiminin ne kadar bece- riksiz bir mirasyedi olduğu son birkaç ay içerisinde iyice ayyuka çıktı. Hayat pahalılığına, zorunlu tüketim mallarındaki %300’lere varan artışlara, elektrik, doğalgaz, su faturalarındaki akıl dışı zamlara karşı açlıkla eğitilmiş bir işçi sı- nıfını hem sermaye sınıfı hem de temsilcileri çok isterdi kesin. Ama işçi sınıfı tekrar tarihsel gücünü hatırlamaya ve hatırlatmaya başladı.

Üçüncü olarak, değinmeden olmaz, “her şeyi satmak”la övünenler ülke- nin orta yerindeki koca bir şehri 3 gün boyunca elektriksiz bıraktılar. Ve evet, özelleştirmelere karşı çıkan solcular yine haklı çıktılar!

***

Dergimizin bu sayısının dosyası ülkemizdeki sağcılık üzerine. Memlekette ağzını açan solculara laf etse de, gerçekte bu ülkeyi gerçek bir sol iktidar hiç yönetmedi; sağcılar yönetti. Sahip olduğu zengin kaynaklara ve insan gü- cüne rağmen Türkiye halkının nasıl dünyanın en yoksul halklarından biri ol- duğunun hesabını vermesi gereken de bu sağ iktidarlar. Dosyamızda ABD’ci, işbirlikçi, gerici, piyasacı ve emek düşmanı bu sağ iktidarların genel çerçeve- sini çizmeye çalıştık ve bir kez daha fark ettik ki, sağcıların bu ülkeye verdikleri zararı anlatmak için onlarca dosya hazırlasak bile yetmeyecek!

Bu sayımızda dosya dışında gündem, mercek, iktisat ve çeviri yazıları bulu- nuyor. Keyifle okumanız dileğiyle…

Comments are closed.

0 %