Covid-19: Küba neyi başardı?
(ABD’de faaliyet gösteren Party for Socialism and Liberation (PSL) tarafından 01.01.2022 tarihinde yayınlanan bu metin Yeni Ülke okurları için Danışma Kurulu üyemiz Afşin Burak Umar tarafından Türkçeye çevrildi. https://www.liberationnews.org/covid-19-what-cuba-has-accomplished/)
Sosyalist Küba, ABD’nin 60 yıllık ekonomik ablukasına rağmen COVID-19 ile mücadelede çarpıcı başarılar elde etti.
Küba:
- Kendi aşılarını geliştirdi.
- Bu aşıları diğer ülkelerle de paylaşmaya başladı.
- İki yaş ve üzeri nüfusun %90’ını aşan bir aşılama oranına ulaşmayı başardı.
- 15 Kasım 2021 itibarıyla okulları her yaş grubundan bütün çocuklara güvenli bir biçimde yeniden açtı.
- Ülkede pandemi nedeniyle vefat sayısı yüz binde 73,31.
Bu başarı hikayesini dünyanın en zengin ve tartışmasız en güçlü ülkesi olan ABD ile karşılaştıralım:
- Ülke çapında aşılama oranı %61,9 civarında seyrediyor.
- Şiddet yanlısı, sağcı bir “aşı karşıtı” hareket en temel halk sağlığına karşı kışkırtıcılık yapıyor.
- Kamu kaynakları ile geliştirilen COVID aşılarından özel sektör kâr elde ediyor.
- Aşı stokçuluğu daha fazla kâr için Küresel Güney’e aşı dağıtımını engelliyor.
- Salgının yeni dalgaları, hastanelerin aşırı kalabalıklaşmasına ve sağlık emekçilerindeki tükenmişliğin bir kriz halini almasına yol açıyor.
- Ülkede pandemi nedeniyle vefat sayısı yüz binde 240,18.
Peki durum neden böyle?
Küba daha en başından itibaren, virüsün bilimsel biçimde kavranmasına dayalı akılcı bir COVID planı oluşturmaya başladı. Virüsün yayılmasına karşı kişinin kendisini ve içinde yaşadığı topluluğu nasıl koruyacağına dair doğru bilgilendirmelerin yapılmasını teşvik ettiler. 2020’nin başlarında, ülkenin dünyaca ünlü biyoteknoloji enstitülerinde kendi aşılarını geliştirmek için çalışmaya koyuldular. Turizmin Küba ekonomisi için taşıdığı öneme rağmen hükümet enfeksiyonu önlemek için ülkeyi turizme kapattı.
Herkesin güvenliği için okulların kapatılması gerektiği ortaya çıktığında, hükümet uygun düşen eğitim hizmetlerini televizyon dersleri aracılığıyla sağladı. Ülkedeki tüm sağlık hizmetleri aygıtı dikkatini halk sağlığını desteklemeye yöneltti. Aşılar nihayet kullanıma sunulduğunda, ABD ablukasından kaynaklanan şırınga sıkıntısı da dahil birçok zorluğa rağmen insanlar aşıya engel olmaksızın erişebildiler ve kendi arzularıyla aşı olmaya gittiler. Kanada, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa ülkelerinden Küba’ya milyonlarca şırınga bağışlamak için büyük bir uluslararası dayanışma kampanyası başlatıldı. Sonuç olarak okullar artık açıktır, turizm yeniden başlamış durumdadır ve COVID kaynaklı yeni vakaların, hastaneye kaldırılanların ve ölümlerin sayısı önemli ölçüde düşmüştür.
Bu çarpıcı başarı, sosyalist kalkınmanın oluşturduğu bir temele dayanmaktadır. Devrim, okuryazarlık kampanyasından ileri eğitime kadar her düzeyde eğitime öncelik verdi. Devrim, sağlık hizmetlerine öncelik verdi ve ortaya herkes için, erişilebilir ve tamamen ücretsiz bir sağlık sistemi çıkmasını sağladı. Yıllar önce Küba, bir biyoteknoloji endüstrisi geliştirmek için bilinçli bir tercihte bulunmuştu ki bu endüstri, bir değil beş aşının geliştirilmesini sağlayan bir planı hızla uygulamayı başardı. Buna ilaveten kitle okuryazarlığı ve yüksek eğitim seviyeleri de Küba nüfusunun bilimsel kavramları anladığı anlamına gelmektedir.
2021 ARALIK COVID İSTATİSTİKLERİ | ||
KÜBA | ABD | |
NÜFUS | 11.316.236 | 333.897.730 (Küba’nın 29,5 katı) |
AŞILANANLARIN NÜFUSA ORANI | 92% | 73% |
TÜM AŞILARI TAMAMLANANLARIN NÜFUSA ORANI | 85% | 62% |
COVID VAKALARI | 3.845 | 6.171.679 |
ÖLÜM SAYISI | 19 | 43.383 |
Küba’nın kitlesel aşı kampanyası Temmuz ayında başlatıldı. Dikkat çekici etkilerin görülmesi yaklaşık iki ayı buldu. Örneğin 19 Eylül’de 8.500’den fazla yeni enfeksiyon ve tek bir günde düzinelerce ölüm meydana geldi. Aşılar yaygınlaştıkça, COVID pozitif vaka sayıları 1 Ekim’den itibaren her geçen gün düşmeye başladı. Aralık ayının ortalarında, günlük yeni vaka sayısı 80’in üzerine çıkmadı. Aralık ayının son haftasında vakalarda görülen artışa rağmen, o ayın tamamında sadece 19 kişi yaşamını yitirdi. Bunun nedeni büyük olasılıkla yüksek aşılama oranının, aşılıyken enfekte olan insanlarda hastalığın ağır seyretmesini önlemesidir.
Küba ayrıca, COVID pozitif vakalara erken tıbbi müdahale sayesinde COVID kaynaklı ölümlerde istikrarlı bir şekilde daha düşük bir ölüm oranına sahip olageldi. 31 Aralık’ta Küba’da COVID kaynaklı ölüm oranı %0,86 iken bu oran dünyada %1,89 ve Amerika kıtasının geri kalanında %2,31 idi.
Çocuklar da iki yaşından itibaren aşılanmaktadır. 6 Aralık itibariyle, Kübalıların yaklaşık %90’ı ilk doz aşısını almıştı. Bu da aşılama oranları açısından adayı Birleşik Arap Emirlikleri’nin hemen ardından ikinci sıraya yerleştiriyor. Latin Amerika’da başka hiçbir ülke bu kadar yüksek aşılama yaygınlığına sahip değildir. Latin Amerika’da başka hiçbir ülke kendi aşısını üretememiştir.
Aşı karşıtı hareket Küba’da neden yok?
Hal böyle iken sadece iyi eğitimli, iyi yetişmiş bilim insanlarının, doktorların ve hemşirelerin varlığı yeterli değildir. Bir salgını yenmek, kolektif bir çabayı gerektirir. Kübalılar, virüsün yayılmasını durdurmak için gerekli kısıtlamaları yalnızca virüs hakkında doğru bir bilimsel kavrayışa sahip oldukları için kabul etmediler. Sosyal mesafeyi gözetme, maske takma ve aşılanma suretiyle salgının yayılmasını önlemek için toplumsal bir sorumluluk da hissetmektedirler. Kübalılar, sıkı bir “ne pahasına olursa olsun bireycilik” diyetiyle beslenmiyorlar. Onların içine bunun yerine dayanışma değerleri zerk edilmiştir. Bu da başkalarına yardım etmek için fedakârlık yapmak anlamına gelir.
Ayrıca Kübalılar devletlerine güveniyorlar. Sadece sağlık hizmeti, eğitim, barınma, yiyecek sağlamaya çalıştığı için değil, devlet halka karşı her zaman açık ve dürüst olduğu için. Halk, devletlerinin halktan kopuk herhangi bir varlık olmadığını, onun halkın bizzat kendisi olduğunu anlamaktadır.
Amerika Birleşik Devletleri’nde çoğu insanın devlete de kitle iletişim araçlarına da güvenmemek için gayet iyi nedenleri var. Hakeza, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki insanların kâr amacı güden sağlık sistemine ve ilaç endüstrisine de güvenmemek için gayet iyi nedenleri var. Bu anlaşılabilir güvensizlik, ırkçı ideolojilerle ve aşırı bireycilikle birleştirildiğinde aşılama, maske takma ve diğer halk sağlığı tedbirleri karşıtı hareketi körükleyen bir silaha dönüştürüldü.
Kapitalizmin sahte özgürlüğü, sağcı politikacıların ve büyük kapitalistlerin COVID ve aşı hakkında tehlikeli yalanlar yaymakta ve hatta bilimdışı söylentilere karşı çıkan bilim insanları ile uzmanları tehdit etmekte serbest olmaları anlamına gelmektedir. Trump başkanken üst üste her gün uzmanların tavsiyelerine karşı ağzına geleni söyleyerek aşıya karşı büyük bir güvensizlik yaratılmasına yardımcı olmuş ve yüz binlerce insanın gereksiz yere ölümüne neden olmuştur.
Florida ve Texas valileri kendi eyaletlerinde maske zorunluluğuna ilişkin talimatnameleri yasakladılar, hatta ilkokullarda bile! Tesla’nın sahibi Elon Musk, Kaliforniya Valisi Gavin Newsom’u halka açık yerlerde ve şantiyelerde kısıtlamalar koyduğu için faşist olarak nitelendirdi. Sergilediği bu duruş nedeniyle Newsom’un görevden alınması için hızla bir çaba başlatıldı ve yerini almaya aday olanların en başındaki isim, Newsom’un kaybetmesi durumunda eyalette maske zorunluluğuna ilişkin talimatnameleri yasaklama vaadinde bulundu.
Milyonlarca ABD insanının güvensizliği ve bireyciliği, bir bilimsel okuryazarlık eksikliğinin üzerinde boy vermiştir. ABD eğitim sistemine yeterli parasal kaynak tahsis edilmediği herkesçe iyi bilinmektedir. Devlet okullarının müfredatı eyaletten eyalete farklı içerikte belirlenmekte ve siyasi süreçlerden etkilenebilmektedir. En son okullarda Eleştirel Irk Teorisi’nin öğretildiği iddiası üzerine çıkan kavgayla kamuoyunda dikkatleri üzerine çeken eğitimdeki siyasallaşma, bilim ve sağlık konularına ilişkin müfredatı da olumsuz etkiledi, hatta bazı yerellerde, bir virüsün nasıl mutasyona uğradığını anlamak için şart olan evrim teorisinin en temel düzeyde öğretilmesinde dahi başarısızlığa yol açtı.
Üçüncü yılına giren COVID-19 pandemisi, Amerika Birleşik Devletleri’nin kapitalist sağlık sistemindeki krizi belirgin hale getiriyor
ABD, herkesin erişebileceği genel bir sağlık sistemine sahip olmayan, bunun yerine sağlık sigortasını istihdama bağlayan yegâne gelişmiş ülkedir. Yaklaşık 40 milyon Amerikalının hiçbir sağlık güvencesi bulunmamaktadır. Bunların onda sekizi işçi sınıfından insanlar veya onların bakmakla yükümlü olduklarıdır. Diğer bazılarının sağlık sigortası ise o kadar yetersizdir ki ihtiyaç duydukları tıbbi bakıma ulaşmak için çaba göstermemektedirler, çünkü binlerce dolar tutan yıllık prim ödemelerine güçleri yetmemektedir. Ve birçok göçmen de (özellikle de izinsiz olanlar) sınır dışı edilme korkusundan sağlık sistemini kullanmamaktadır. Bunların Hesaplı Sağlık Hizmetleri Yasasından yararlanmaları da engellenmektedir.
Sigorta şirketleri, sağlık bakımı örgütleri, ilaç sanayii üreticileri, tıbbi cihaz üreticileri, hastane zincirleri ve diğer özel şirketler tarafından kontrol edilen sağlık sistemi ve bu sistemin temelini oluşturan ücret mukabili hizmet modeli, karşılamaya gücü yetebilenlere satılan bir metadır. Sağlık sistemi, her bir hizmet sağlayıcının insanlardan mümkün olan en yüksek fiyatı talep etmeye çalıştığı ve genellikle birbirleriyle bağlantılı da olmayan dağınık bir hizmetler yığını haline gelmiştir. Temel sağlık hizmetleri yerine pahalı tedavilere ve yüksek maliyetli marka ilaçlara öncelik verilmektedir, çünkü bunlar daha fazla para getirmektedir.
Günümüzde ABD, sağlık sistemine herhangi bir gelişmiş ülkeden daha fazla para harcamaktadır ama bu beraberinde sağlık ve esenlik getirmemektedir. Tam aksine sağlık, esenlik ve yaşam beklentisinde baştanbaşa genel bir düşüş yaşanmakta ve zenginle yoksul arasındaki sağlık eşitsizliği makası daha da açılmaktadır.
ABD sağlık sisteminin fena halde bozuk olduğu bir sır değil. Bu nasıl düzeltilebilir? Küba’da mükemmel bir model var. Hastalık tedavisinde ABD’deki tıp bilgisinin “gelişkin” durumu dikkate alındığında, “daha az gelişmiş” bir ülke olan Küba’ya neden bakmak gereksin ki?
Küba’ya bakmalıyız çünkü Küba’da:
- Bebek ölüm oranı ABD’den daha düşüktür. Son yıllarda, Küba’daki bebek ölüm oranı (2016 itibarıyla her 1.000 doğumda 4’ün biraz üzerinde) Amerika Birleşik Devletleri’nden daha düşüktür (her bir canlı doğum başına 5,6) ve bu oran dünyadaki en düşük seviyeler arasındadır. Ne yazık ki Küba, 2021’deki 99.093 doğumda bebek ölüm oranının 7,6 sayısına yükseldiğini bildirdi. Bu durum esas olarak COVID hastası hamile kadınlardaki erken doğumlardan ve COVID pozitif anne ile bebeğinin hayatını kurtarmak için yapılan erken müdahaleli bir dizi doğumdan kaynaklandı.
- Beklenen ortalama yaşam süresi daha yüksektir. Küba’da beklenen ortalama yaşam süresi (80,62 yaş), ABD’den (78,69 yaş) daha yüksektir.
- Kişi başına düşen doktor sayısı daha fazladır. Küba’da her 1.000 kişiye 9 doktor düşmektedir ki bu dünyadaki en yüksek sayıdır. ABD’de ise her 1.000 kişiye 2,9 tıp doktoru düşmektedir.
- Ve bütün bunları daha az para harcayarak başarmaktadır. Küba’nın kişi başına 6.928 ABD doları tutarındaki sağlık hizmetleri harcaması, ABD’de kişi başına yapılan sağlık harcamasına kıyasla %73,68 daha düşüktür.
Daha az harcamayla çok daha fazlasının elde edildiği bir yer
Küba’ya bakmalıyız çünkü Amerika Birleşik Devletleri’nin yaklaşık 60 yıldır uyguladığı ekonomik yaptırımlar nedeniyle aşırı derecede sınırlı kaynaklarına rağmen Küba, nüfusun tüm kesimlerinin sağlık hizmetlerine erişimini güvence altına almayı başarmıştır.
Küba’ya bakmalıyız çünkü Küba’daki sağlık sistemi, odak noktası birinci basamak sağlık hizmetlerine ve koruyucu sağlık hizmetlerine kaydırıldığında insanlara çok daha az maliyetle etkin bir sağlık sisteminin sunulabileceğini göstermektedir.
Küba’ya bakmalıyız çünkü daha az harcayarak daha fazlasını yapmayı öğrenirsek, her iki dünyanın da en iyi taraflarına sahip olabiliriz: hastalık tedavisi konusunda ABD’deki güncel ilerlemelerle Küba’nın bütünleşik sağlık sisteminin bileşimi.
Küba’ya bakmalıyız çünkü en güç koşullar altında bile sosyalizm insanlar için daha iyi bir gelecek demektir.