Orhan Taylan ile söyleşi
Orhan Taylan ile ünlü 1 Mayıs afişini, sanatın tekeller tarafından kontrol edilmesini ve pandemi döneminde ressamları konuştuk.
Söyleşi: Cengiz Kılçer
Spot: Bugün büyük ölçekli sanat faaliyetleri artık özel finans kurumları tarafından yapılıyor. Böyle bir ortamda muhalif sanatçılara yer verilmeyeceği, onların yok sayılacağı açıktır.
Dünya sanat çevrelerinde bir dedikodu olarak konuşulsa da CIA’nin, – Jackson Pollock, Robert Motherwell, Willem de Kooning ve Mark Rothko gibi sanatçıların eserleri de dâhil olmak üzere- Soyut Ekspresyonizmin Soğuk Savaş sırasında bir silah olarak kullandığı ortaya çıktı. Bu konu hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Orhan Taylan: İkinci Dünya Savaşı öncesindeki yirmi-otuz yıl boyunca, Avrupa sanat/kültür ortamında sol görüşler egemendi. Aragon, Eluard, Sartre, Picasso gibi önde gelen sanat adamlarının hepsi de solcu, hatta komünist parti üyesiydiler. Neredeyse, iyi sanatçı sayılmak için komünist olmak gereklidir diye düşünülüyordu. Savaş sona erip, ABD Savaştan muzaffer çıkınca, ilk iş olarak McCarty’ci temizlik hareketini gündeme aldı. Solculara karşı bir cadı avı başlattı. Bu çerçevede, figüratif resmi önemsizleştirebilmek için ‘Soyut Dışavurumculuk’ akımını lanse etti. İktidar ve CIA el ele vererek, yukarıda sözünü ettiğiniz ressamları, finans kurumlarının da bunlara yüksek paralar ödemeye başlamasıyla, ‘önemli’ sanatçılar haline getirdiler. Proje ve uygulama budur.
Yazının tamamına erişmek için abone olmalısınız. Tıkla, abone ol