Gündem

Robotlar bizi öldürecek mi? Varsın öldürsünler

Deniz Olcay

Yapay zeka teknolojileri tartışmaların ötesinde bir gerçek olarak her gün daha fazla karşımıza çıkıyor. Küresel teknoloji firmaları üst üste çıkardıkları yeni yapay zeka ürünlerini büyük bir gösterişle piyasaya sunuyor. Önce şirketlerin yardım asistanları yerine yazılı iletişimi yürütecek robotlar, ardından bu iletişimi sözlü olarak yapabilen asistanlar ortaya çıktı. Üretken Yapay Zeka adı verilen teknolojinin ilerlemesi ile kısa bir metin komutuyla herhangi bir konuya özel sohbet robotu üretilmesi ya da 1-2 dakikalık kısa videolar üretilmesi de mümkün hale gelmeye başladı. İşin teknik detaylarına çok fazla girmeden bir çok kişiyi heyecanlandıran bu yeni gelişmelerin etkilerinden bahsedeceğiz.

2010’lu yılların ikinci yarısında yapay zeka tartışmaları yeniden alevlendiğinde bu işin nereye gideceğine dair tartışmalar hız kazanmış ve kimi sektörlerin gelecekte var olmayacakları, bunların yerine yeni iş alanları ortaya çıkacağı konuşulmaya başlanmıştı. Kendisini bu rüzgara kaptıran fütüristler pek de uzak olmayan bir gelecekte zor ve tekrarlayan işlerin çoğunu robotların yapacağını, insanların ise vatandaşlık maaşı alıp yan gelip yatacağını bile ortaya atmıştı.

O tarihten bu yana ufak ufak aksayarak yürüyen robotlar koşmaya, takla atmaya, ağır yükleri taşımaya başladı. Otonom sürüşlü araçlar bir çok bölgede yaygınlaştı, optimizasyon teknolojilerini kullanan elektrikli ya da içten yanmalı motora sahip araçlar daha verimli hale geldi. Biteceği söylenen işlere ise her geçen gün yenileri eklenmeye devam ediyor.

İşler bitecek, yenileri gelecek

Destek hizmetleri kapsamında değerlendirilen ve ülkemizde bile tahminen 200 binin üzerinde kişinin çalıştığı çağrı merkezlerinin bu işten darbeyi ilk alan sektör olması bekleniyordu. Önce yazılı sohbet botlarının ortaya çıkması, ardından chatgpt adıyla bilinen büyük dil modellerinin sükseli şekilde piyasaya sürülmesi ile çağrı merkezi yatırımı yapan firmalar hemen bu konuda geliştirmeye yapmaya başladılar fakat henüz fayda/maliyet ilişkisi beklendiği noktada olmadığı için deneysel işler olarak kenarda günlerinin gelmesini bekliyorlar. Benzer şekilde geçtiğimiz günlerde chatgpt’yi çıkartan yeni firmanın piyasaya sürdüğü ürün ile birkaç satırlık komut ile video yaratan yeni üretken yapay zeka modeli de reklam ve pazarlama sektöründe tüylerin ürpermesine sebep oldu.

Tabii bu işlerin bugün teknoloji ve ürünlerle gelinen noktada henüz bitmemiş olması, yarın bitmeyecekleri anlamına gelmiyor. Bu alanda ortaya çıkacak yeni buluşlar, yeni ürünler teknolojinin insandan daha verimli yararlanıldığı anda iş gücünde bir değişikliğe gitmesini kaçınılmaz hale getirecektir. Bu teknolojinin gelişen robotik teknoloji ile buluşması da pek uzakta değil. Burada temel sorun bu araçlara sahip olan şirketlerin verimliliğe(!) dair sorunlarını çözmesi gerekliliği. Bunun da bir parçası olarak enerji ihtiyacına dair sorunlarının da çözülmesi gerekiyor.

Peki, diyelim ki bu işler bu teknolojilerle sona erdi. O halde bizleri ne bekliyor? Her dönemde kimi meslekler ya da işler değişen ihtiyaçlara, teknolojiye, sermayenin yönelimine göre yolun sonuna gelebiliyor. Kimi meslekler sadece özel fiyatlarla seçkin bir gruba hizmet veren el sanatları uğraşına dönebiliyor. Yerlerine de yeni meslekler ve iş alanları açılıyor tabii. Bu iş alanlarında da emeğin niteliği ister istemez değişiyor. Bunu bir asır önce ayakkabı imalatında yeteneğin ve el emeğinin yeri ile bugün ayakkabı fabrikalarında çalışan yüz binlerce insanın sahip olduğu yetenekleri kıyaslayarak da anlamak mümkün. Bugünün dünyasında ayakkabı üretiminde çalışan işçilerin çok büyük bir çoğunluğunun deriden ya da diğer malzemelerden değil makinelerden anladığını söyleyebiliriz. Dolayısıyla en basit haliyle sermayenin ya da toplumun ihtiyaçları emeğin değişen şekillerde kullanılmasına ihtiyaç duymaya devam edecektir. Bugün makine başında bulunan operatörler, yarın yapay zeka modellerini eğiten çalışanlara evrilecektir. Burada tartışma; bu işi yapacak eğitmenlerin/operatörlerin de yapay zekaya sahip robotlar olması durumunda kendilerini yeniden üreten ve insana hiç ihtiyaç duymayan bir ekosistem ortaya çıkarırsa ne olacağı…

Üreten tamam da tüketen kim olacak?

Bahsettiğimiz gibi bir ekosistemin yani robotların öz bakımlarını ve kendilerine ait parçaların üretimini insana ihtiyaç duymadan yaptıkları, enerji bağımlılığının olmadığı, makine parklarının bilim kurgu filmlerindeki gibi bir distopyadaymışcasına ortaya çıkmasıyla karşılaşır mıyız? Robotların bundan çıkarı ne olur? Ya da hangi “manyak” bilim adamı buna vesile olur bilinmez, ama insanlık tarihi aynı zamanda barbarlık ve “manyaklığın” da tarihidir. Şüphesiz ki bu teknolojiyi geliştirenler öncelikle kendi çıkarları için kullanacaklardır. Bir üretim aracı olarak robotları kullanacak ve zenginliklerine zenginlik ekleyecekler… Bunun bir yarış dahilinde olacağı yani farklı sermaye gruplarının eşitsiz bir şekilde bu yarışa dahil olacakları düşünüldüğünde aynı zamanda yıkıcı rekabet koşullarının da oluşması kaçınılmaz olacaktır. Avrupa ülkeri, ABD, Çin gibi bu alanda yatırım yapan ülkeler kendilerine yakın sermaye gruplarının bu yarışta öne çıkması için teşvik, tersine mühendislik, ticari casusluk gibi her yolu deneyecekleri de bir gerçek. Bütün bu yıkıcı rekabet şartlarında ivme alarak gelişen teknolojinin, yoğun olarak olabildiğince ucuz şekilde elde edilebilen ve yapay zeka/robotik teknolojilerinden çok daha düşük maliyetli vasıfsız emek ve bu teknolojileri ileri taşıyacak nitelikli emeğe ihtiyaç duyacağı da açıktır Bununla birlikte uzun vadede tıptan sinemaya, finanstan telekomünikasyona kadar bir çok sektörde mesleklerin ve görevlerin ortadan kalkacağı gerçeği ile birleştiğinde yıkıcı bir işsizlik dalgasını tarihin pek de uzak olmayan bir noktasında getirmesi de muhtemeldir. Egemen sınıfın bu işsizlik dalgasını üretim/tüketim arasındaki dengeyi bozduğu yere kadar emeğin ucuzlaması koşuluyla görmezden gelmesi de muhtemeldir. Sermaye birikimini bu teknoloji sayesinde kuvvetlendiren ülkelerin vatandaşlarına işsizlik maaşı, vatandaşlık maaşı adı altında para dağıtması da mümkündür. Bütün ülkelerin bunu yapması, insanların büyük çoğunluğunun vatandaşlık maaşıyla geçindiği bir dünya ise bir bu kadar mümkün değildir. Egemen sınıf olan burjuvazinin sırf insanlık mutlu mesut hayatına devam etsin diye zenginliğini paylaşacağını düşünmek safdilliktir. Sermayenin biriktiği bir kısım ülkede iç karışıklıkları önleme, uzun erimli çıkarları vb. sebeplerle böylesi uygulamalar mümkündür fakat bugünün dünyasında bile Afrika kıtasının yeraltı zenginliklerini talan edip yer üstünde yaşayanları açlık ve hastalıkla başbaşa bırakanların yarın varlıklarını paylaşacaklarını düşünmek bir yanılgıdır. Tarımsal üretimde bu teknolojilerin kullanılması ve tarım alanlarında verimin arttırılacak olması bile bu gerçeği değiştirmeyecektir. Bu teknolojiyle üretilenleri tüketenler yine bu teknolojik ekosistemi besleyenler olacaktır.

Durum böyleyse haydi ayaklanalım

Bizi açlık ve sefalet bekliyorsa bugünden önlemimizi almamız gerekmez mi? Gerekir tabii ama bugün de açlık ve sefaletin içinde değil mi insanlık? Yarın askerler yerine savaşan duygusuz robotlar bizi öldürecek mi diye korkmanın da manası yok. Bugün de Gazze’de ölümü getirenler duygusuz bir robottan farksız mı? Robotların bir araya gelip insanlığı yeryüzünden silmeye çalışması belki de insanlık için en güzel sondur(!) Muhtemelen bunun acısı “Bir insan nasıl bu kadar kötü olabilir” sorusunu sorarken çekilen acıdan daha büyük olmayacaktır. Kısacası robotların bir bilinç sıçraması ile akıllanıp kendi varlıklarının devamı ya da bugün için ön göremediğimiz sebeplerle insanları öldürmesini ummak ile insanların kendi zenginliklerini devam ettirmek için insanların ölmesini sağlaması arasında pek de bir fark yok. “Robotlar insanları öldürür, robot yapmayalım o zaman” diyene dünyanın neredeyse her bölgesinde sokakta yaşamak zorunda kalan insanlar için ne düşündüğünü sormak gerekir. Çocuk yaşta çalışmak zorunda kalanları, insanlık dışı şartlarda zorla çalıştırılanları hiç sormayın zaten. Bugünün tek derdi robotlar, robot yapmayın yeter onlar için ya da robot yapanlar için bir takım yasalar konulsun. Yemin etsin o robotlar yasaların dışına çıkmamaya, insanlara zarar vermemeye. Böyle bakınca komik ve belki de saçma. Korkacağımız şeyin robotlar olduğunu düşünmek hele en saçması. Robotlardan önce robotların sahiplerinin verdiği ve vereceği zarardan korkmalıyız. Bugün verdikleri zarar neyse emin olun daha fazlası olmayacaktır. En kötü sokaklardan ölülerimizi toplamazlar da kepçeyle kenara atarlar Hatay’da olduğu gibi…

Peki ya işçi sınıfı

Sınıfın kavramına dair tartışmalar her dönem olduğu gibi gelecekte de mutlaka olacaktır. Muhtemelen prekarya, beyaz yaka, işçi aristokrasi vb kavramlara bir dizi yenisi eklenecektir.Ancak bizler için değişen bir şey olmayacak. Üretim araçlarının mülkiyeti üzerinden yapılmayan her tanımlama eksikli ve yanlış olacaktır. Teknolojiyi ve tabii robotları birer üretim aracı (hizmet aracı da olsa) olarak görmek zorundayız. Bu araçların mülkiyeti aynı zamanda ortaya çıkacak değerin sahipliğini de belirleyeceği ve yukarıda bahsettiğimiz gibi kimse bu değerleri karşılıksız olarak (sus payı durumları hariç) paylaşmayacağı için bugünkü tartışmaların rafa kalkacağını düşünmek hayalcilikten öte değil. Üretim araçlarının mülkiyetinin yani robotların ve yeni nesil teknolojilerin sahibinin toplumun tamamının olması dışında bir çözüm de olmayacak. Sadece insanların değil belki zamanla insansı şekilde düşünecek ve kısmen de olsa insansı duygulara sahip olacak robotların kurtuluşu için de tek yol bu mülkiyetin el değiştirmesi olacaktır.

Comments are closed.

0 %