Gündem

1871 Paris Komünü üzerine Karl Marx ile kurgusal bir söyleşi

İshak Maciroğlu

2 Aralık 1851 Fransa’sında Başkan Louis Bonaparte’ın (Napoleon’un züppe yeğeni) yandaşları Yasama Meclisini dağıttı ve bir diktatörlük kurdu. Bir yıl sonra Louis Bonaparte kendisini İmparator III. Napolyon ilan etti.

Karl Marx, yakından bakıldığında adeta şiirsel olduğu inkâr edilemeyecek çalışması Louis Bonaparte’ın 18 Brumaire’ini Aralık 1851 ile Şubat 1852 arasında yazdı. “On sekizinci Brumaire”, Fransız Devrim Takvimi’ndeki 9 Kasım 1799 tarihini, yani Napolyon Bonapart’ın bir darbeyle kendisini diktatör ilan ettiği günü ifade eder. İlk olarak Die Revolution’da (Joseph Weydemeyer tarafından kurulan, New York’ta Almanca yayınlanan aylık bir dergi) yayınlandı. Daha sonraki baskılar (1869 Hamburg baskısı gibi) Louis Bonaparte’ın Onsekizinci Brumaire’i başlığını taşıyordu.
Marx bu çalışmasında, eğer bir devrim hayatta kalacaksa, burjuva devlet mekanizmasını ortadan kaldırması gerektiği sonucuna varır. Bu meseleye Frsansa üzerinden Louis Bonaparte’ın 18 Brumaire’inde değinir: “Modern toplumun gerektirdiği siyasal merkeziyet, ancak, eskiden feodalizme karşı savaşmak için türetilen hükümet aygıtının, askeri ve bürokratik aygıtın kalıntıları üzerinde yükselebilir. Devlet aygıtının yıkılması, merkezîleşmeyi tehlikeye düşürmeyecektir.” der.

Fransa’da İç Savaş kitabında, Marx, -neredeyse 20 yıl sonra- yukarıdaki öngörüsünde haklı çıktığını 12 Nisan 1871’de Louis Kugelmann’a mektubunda şu sözlerle dile getirir: “Benim Onsekizinci Brumaire’in son bölümüne bakarsanız görürsünüz ki orada ‘Fransız devriminin gelecek teşebbüsü artık bürokratik askeri makinayı bir elden diğerine geçirmek değil, fakat onu parçalamak olacaktır ve bu, Kıtadaki bütün gerçek halk devrimleri için esastır’ diyorum. Ve kahraman Parti yoldaşlarımızın Paris’de yapmaya çalıştıkları da budur.”

72 gün süren Paris Komününde devletin gördüğü bütün işler de Komünün eline geçti. Kilise ve devletin ayrılması, Eski hükümetin maddi iktidar aletleri olan sürekli ordu ve polis kaldırıldıktan sonra Komün, manevi baskı aleti olan “rahiplerin iktidarı”na da son verdi- laik eğitim, 10 saatlik çalışma gününün uygulamaya konulması, kadın-erkek eşitliği, başlangıcı vb. Birkaç hafta içinde Komün, o dönemde benzeri görülmemiş bir dizi reform başlattı. Paris Komünü “yükselen bir yeni toplumun kesin ezilmesini değil, ama eski burjuva toplumun tam bir dağılışını gösterirdi.” Marx, henüz Komünün başlangıcında yine Kugelmann’a yazdığı bir mektupta (17 Nisan 1871) Parislilerin mücadelesi sayesinde işçi sınıfının kapitalist sınıfa ve devlete karşı mücadelesi yeni bir aşamaya girdiğini; sonuç ne olursa olsun, evrensel tarihsel öneme sahip yeni bir başlangıç ​​noktasının fethidir diyor.

Sanırız unutulmaması gereken de budur.

Paris Komünün 153. yılında Marx’ın gözünden nasıl bir süreç izlediğini, Fransız üçlemelerinden biri olan Fransa’da İç Savaş kitabı üzerinden Komün ile ilgili Marx ile kurgusal bir söyleşi hazırladık.

***

“İşçi sınıfı, devlet makinesini olduğu gibi almak ve onu kendi hesabına işletmekle yetinemez.” Dediniz. Komün nasıl bir yol izledi?

-18 Mart sabahı Paris, gök gürültüsünü andıran Vive la Commune! Çığlığıyla uyandı. Peki, ama Komün, burjuva sağduyuyu öylesine tedirgin eden bu sfenks nedir? “Başkent proleterleri, diyordu 18 Mart bildirgesinde Merkez Komite, yönetici sınıfların tükenmişlik ve ihanetleri karşısında kamu işlerinin yönetimini ellerine alarak işleri yoluna koymak zamanlarının geldiğini anladı. Proletarya kaderini kendi eline almanın ve iktidarı fethederek geleceğinin zaferini sağlamanın, kendi kaçınılmaz görevi olduğunu anladı. Ama işçi sınıfı devlet makinesini olduğu gibi almak ve onu kendi hesabına işletmekle yetinemez. Sürekli ordu, polis, bürokrasi, din adamları ve yargıçlar gibi, sistemli ve aşamalı bir işbölümü planına göre biçimlendirilmiş ve her yerde var olan organlarıyla, merkezi devlet iktidarı, doğmakta olan burjuva topluma feodalizme karşı giriştiği savaşımlarda güçlü bir silah hizmeti gördüğü mutlak krallık çağına kadar çıkar. Bununla birlikte her türlü ortaçağ kalıntıları, senyörlerin ve soyluların üstünlük hakları, yerel ayrıcalıklar, belediye ve lonca tekelleri, taşra anayasaları yüzünden, gelişmesi engellenmiş bulunuyordu. 18. yüzyıl Fransız Devriminin dev süpürgesi bütün bu geçmiş zaman kalıntılarını silip süpürdü ve böylece toplumsal dayanağı, modern devlet üstyapısı karşısına çıkan son engellerden de kurtardı.

Modern devlet, kendisi de yan-feodal bir nitelik taşıyan eski Avrupa’nın modern Fransa’ya karşı koalisyon savaşlarının ürünü olan Birinci İmparatorluk döneminde kuruldu. Daha sonraki rejimler sırasında parlamenter denetim altına, yani varlıklı sınıfların doğrudan denetimi altına alınan hükümet, sadece engin ulusal borçların ve ezici vergilerin fideliği olmakla kalmadı; otorite, çıkar, mevki gibi dayanılmaz çekicilikleriyle, bir yandan yönetici sınıfların rakip fesat komiteleri ve serüvencileri arasında uyuşmazlık nedeni durumuna gelirken, öte yandan toplumun birlikte siyasal niteliği de değişti. Modern sanayinin ilerlemesi geliştikçe, sermaye ile emek arasındaki sınıf da genişliyor, yoğunlaşıyor, devlet iktidarı gitgide sermayenin emek üzerindeki ulusal bir iktidar, toplumsal kölelik ereklerine göre toplumsal bir güç, bir sınıf egemenliği aygıtı niteliğini kazanıyordu. Sınıflar savaşımında bir ilerleme gösteren her devrimden sonra, devlet iktidarının salt bastırıcı niteliği gitgide daha açık bir biçimde ortaya çıkıyordu.

Peki, Komün eski devlet aygıtını yerine ne koydu bu konuda ne yaptı?

– Başlangıçta toplumun hizmetkârları olan devlet ve devlet organlarının, toplumun efendileri durumuna ve daha önceki bütün rejimlerde kaçınılmaz bir nitelik taşıyan bu dönüşümünü önlemek için Komün, iki şaşmaz araç kullandı. İlkin bütün yönetim, adalet ve eğitim görevlilerinin ilgililer tarafından seçilerek, gene aynı ilgililer tarafından her an görevden geri alınabilmeleri ilkesini kabul etti. İkinci olarak da en küçüğünden en büyüğüne bütün hizmetlere, işçilerin aldığı ücretten başka bir karşılık ödemedi. Genel olarak ödediği en yüksek görevli maaşı yılda 6.000 franktı. Böylece, temsil organlarına gönderilen delegelerin emredici vekâletleri dışında, mevki ve ikbal avcılığına karşı etkin bir engel daha konmuş oluyordu.
Komününü mülksüzleştiricilerin mülksüzleştirilmesini amaçlıyordu diyorsunuz…
-Komün Komün, diye haykırıyorlar, tüm uygarlığın temeli olan mülkiyeti kaldırmak istiyor. Evet, baylar Komün, büyük bir yığının emeğini birkaç kişinin zenginliği durumuna getiren o sınıf mülkiyetini kaldırmak istiyordu. Mülksüzleştiricilerin mülksüzleştirilmesini amaçlıyordu. Üretim araçlarını, bugün özsel olarak emeği köleleştirme ve sömürü araçları olan toprağı ve sermayeyi, özgür ve birleşmiş bir emeğin sıradan aletleri durumuna dönüştürerek, bireysel mülkiyeti bir gerçeklik durumuna getirmek istiyordu. Ama komünizmdir bu, o “olanaksız” komünizm! Ne yani, egemen sınıfların güncel sistemi sonsuza değin sürdürmenin olanaksızlığını anlayacak kadar kavrayışlı olan üyeleri -bunların sayısı kabarıktır-, kooperatif üretimin usandırıcı ve gürültücü havarileri durumuna geldi. Ama eğer kooperatif üretim bir aldatmaca ve bir tuzak olarak kalmayacaksa; eğer kapitalist sistemin yerini alacaksa; eğer kooperatif topluluklarının tümü, ulusal üretimi kendi denetimleri altına alan ve kapitalist üretimin kaçınılmaz yazgısı olan sürekli anarşi ve devirli sarsıntılara son veren ortaklaşa bir plana göre düzenleyecekse baylar, eğer bu komünizm değilse, o çok “olanaklı” komünizm değilse, nedir peki?

İşçi sınıfı Komünden beklentileri nelerdi?

-İşçi sınıfı Komünden mucizeler beklemiyordu. İşçi sınıfının halk kararnamesiyle uygulanacak hazırlop ütopyaları yoktur. İşçi sınıfı kendi öz kurtuluşunu ve bu kurtuluşla birlikte güncel toplumun kendi iktisadi gelişmesiyle karşı konmaz bir biçimde yöneldiği o daha yüksek yaşam biçimini gerçekleştirmek için uzun savaşımlardan, koşullan ve insanları baştanbaşa dönüştürecek tüm bir tarihsel süreçler dizisinden geçmek zorunda olduğunu biliyor. İşçi sınıfı bir ülküyü gerçekleştirmekle değil, yalnızca yıkılmakta olan eski burjuva toplumun kendi bağrında taşıdığı yeni toplum öğeleri karşısındaki engelleri kaldırmakla yükümlüdür. Tarihsel görevinin tam bilinci ve davranışında ona yaraşır olma kahramanca kararıyla işçi sınıfı, basın uşaklarının kaba sövgüleri ve bilisiz yavanlıkları karşısında, sekterce fikirlerini bilimsel yanılmazlığın kesinliği üzerinden döktüren kurulu düzen tutkunu burjuva doktrinerlerin kasıntılı kayırması karşısında, gülümsemekle yetinebilir.

Komüne karşı orta sınıflar nasıl bir tutum takındı, nasıl bir pozisyon almışlardı?

Paris Komünü devrimin yönetimini kendi ellerine aldığı zaman; basit işçiler ilk kez olarak varlıklı sınıfların hükümet ayrıcalıklarına dokunma cüretini gösterip, eşi görülmemiş bir güçlük içinde, yapacaklarını gösterişsiz, bilinçli ve etkili bir biçimde yaptıkları zaman (ve büyük bir bilimsel otoriteye inanmak gerekirse, en yükseği Londra’nın herhangi bir okul sekreteri için gereken en düşük ücretin ancak beşte birine erişen ücretler karşılığı yaptıkları zaman) eski dünya, belediye sarayı üzerinde dalgalanan emek cumhuriyetinin simgesi kızıl bayrak karşısında, öfke sarsıntıları içinde iki büklüm oldu. Ve bununla birlikte bu devrim, işçi sınıfının yalnızca zengin kapitalistler ayrık olmak üzere, hatta Paris orta sınıfının büyük bölümü -dükkâncılar, satıcılar, tüccarlar- tarafından bile, toplumsal girişkenliğe yetenekli tek sınıf olarak açıkça tanındığı ilk devrimdi. Komün, orta sınıfın kendi içinde sürekli anlaşmazlıklar nedeni olan borç ve alacak sorununu bilgece çözerek, onu kurtarmıştı. Ve bununla birlikte bu devrim, işçi sınıfının yalnızca zengin kapitalistler ayrık olmak üzere, hatta Paris orta sınıfının büyük bölümü -dükkâncılar, satıcılar, tüccarlar- tarafından bile, toplumsal girişkenliğe yetenekli tek sınıf olarak açıkça tanındığı ilk devrimdi. Komün, orta sınıfın kendi içinde sürekli anlaşmazlıklar nedeni olan borç ve alacak sorununu bilgece çözerek, onu kurtarmıştı. Orta sınıfın bu aynı bölümü, Haziran 1848’deki işçi ayaklanmasının ezilmesine katılmış ve Kurucu Meclis tarafından alacaklılarına hemen saygısızca kurban edilmişti. Ama onun bugün işçi sınıfı yanında yer almak için tek nedeni, bu değildi. Artık Komün ya da yeniden hangi ad altında belirirse belirsin imparatorluk dışında bir seçenek olmadığını seziyordu. İmparatorluk, kamu zenginliğini saçıp savurması, özendirdiği büyük mali dolandırıcılık ve Sermayenin yapay olarak hızlandırılmış merkezileşmesine ve bu sınıfın büyük bir bölümünün mülksüzleştirilmesine sağladığı destekle, iktisadi bakımdan onu [orta sınıfı] yıkmıştı.

*

Komünün aynı zamanda yerel olmakla beraber uluslararası bir karakteri olduğunu söylüyorsunuz?

(…)Komün, Fransız toplumunun tüm sağlıklı öğelerinin gerçek temsilcisi ve dolayısıyla gerçek ulusal hükümet olduğu kadar, aynı zamanda bir işçi hükümeti ve böylece emeğin kurtuluşunun gözü pek bir savunucusu olarak sözcüğün gerçek anlamında uluslararası bir hükümetti de. İki Fransız eyaletini Almanya’ya katan Prusya ordusunun gözleri önünde Komün, tüm dünya emekçilerini Fransa’ya katıyordu.

Komün, tüm yabancılara, ölümsüz bir dava uğruna ölmek onurunu sundu. İhaneti yüzünden yitirilen dış savaş ve yabancı saldırganla birlikte düzenlediği komployla kışkırtılan iç savaş arasında burjuvazi, Fransa’da oturan Almanlara karşı polis avları düzenleyerek, yurtseverliğini göstermek olanağını bulmuştu. Komün ise bir Alman işçisini (Leo Frankel) kendi çalışma bakanı yaptı. Thiers, burjuvazi, İkinci İmparatorluk, gürültülü yakınlık gösterileriyle Polonya’yı durmadan aldatmışlardı; oysa geçeklikte, onu edepsizce hizmet ettikleri Rusya’ya teslim ediyorlardı. Komün ise Polonyanın kahraman oğullarına (J. Dombrowski ve W. Wroblevski) onları Paris savunucularının başına geçirmek onurunu verdi.

Komünün başarısı ve “başarısızlığının” nedenleri sizce nelerdi?

Şimdiye kadarki bütün hareketlerin en önemlisi Komündü —ve bunu da kimse yadsıyamaz—, çünkü Komün, siyasal iktidarın işçi sınıfı tarafından fethini simgeliyordu. Komün üzerine çok yanılmalar oldu. O yeni bir sınıf hükümeti biçimini bulamadı. Tüm çalışma araçlarının üreticiye verilmesiyle var olan baskı koşullarını ortadan kaldırarak ve böylece çalışmaya yetenekli herkesi, yaşamasına katkıda bulunmak için çalışmaya zorlayarak, sınıf egemenlik ve baskısının tek temelini ortadan kaldırıyoruz. Ama böyle bir değişikliğin gerçekleştirilebilmesinden önce, ilk koşulu proleter bir ordu olan proletarya diktatörlüğü zorunlu bir duruma gelir. İşçi sınıfı kurtuluş hakkını savaş alanında kazanmalıdır. Enternasyonalin görevi, emek güçlerini gelecekteki savaşım için örgütlemek ve birleştirmektir. (…) Parisliler yeniliyor, bu açık ve kendi kusurlarıyla yeniliyor, en sonu, aşırı bir dürüstlükten doğan bir kusur bu. Merkez Komite ve daha sonra da Komün, o pis Thiers cücesine düşman güçleri toplama zamanını bıraktılar: 1) Çünkü sanki Thiers Paris’i zorla silahsızlandırmaya çalışarak iç savaşı kararlaştırmaya çağrılan Ulusal Meclis hemen cumhuriyete savaş ilan etmemiş gibi, budalalıkları yüzünden iç savaşı başlatmak istemediler! 2) İktidarı zorla ele geçirmiş olmakla suçlanmamak için gericiliğin Paris’teki yenilgisinden (Vendome alanı) hemen sora Versailles üzerine yürüyecek yerde, örgütlenmesi vb. daha da zaman isteyen Komünü seçmekle, değerli bir zaman yitirdiler.

(…)Ah, eğer Komün uyarılarımı bir dinleseydi! Komün üyelerine Montmarte tepelerinin kuzey yanını, Prusyalılar yanını pekiştirmelerini öğütlüyordum ve bunu yapacak zamanları da vardı. Böyle yapmazlarsa bir tuzağa düşeceklerini, onlara önceden söylüyordum. Pyat, Grousset ve Vesinier’nin gerçek yüzlerini onlara gösterdim. Komün düşmanlarının öfkesini biraz yatıştırmak için onlardan, ulusal savunma üyelerini lekeleyen tüm belgeleri hemen Londra’ya göndermelerini istiyordum; Versailleslıların planını kısmen bozabilirdi bu.

(…) Paris Komünü (…) olağanüstü koşullar içinde bir tek kentin ayaklanması olduğu bir yana bırakılsa bile, Komün çoğunluğu hiçbir zaman sosyalist değildi ve olamazdı da. En küçük bir sağduyu sonucu, o gene de Versailles ile tüm halk yığını için yararlı olacak bir uzlaşma sağlayabilirdi: o zaman yapılacak tek şey buydu. Fransa bankasına el konması, Versailles palavracılarını gözünü korkutmaya yeterdi, vb., vb ..

İşçi Paris, Komünü ile birlikte, yeni” bir toplumun şanlı öncüsü olarak her zaman yüceltilecektir. Şehitlerinin anısı, işçi sınıfının soylu yüreğinde yaşayacaktır. Cellatlarını ise tarih, daha şimdiden sonsuz bir teşhir direğine çiviledi ve rahiplerinin tüm duaları, günahlarını bağışlatamayacaktır.

Comments are closed.

0 %