Merdan Yanardağ ve Barış Pehlivan’ın “Hukuki” durumu üzerine
Berkay Çelen
AKP iktidarında yirmi bir yılı geride bırakıyoruz. 21 yıl boyunca ülkenin temel dinamiklerinin nasıl baştan aşağıya dönüştüğünü de, emniyetinden askeriyeye, eğitimden sağlığa nelerin yaşandığını da çok kez anlattık, dinledik. Ancak yaşamaya ve anlatmaya devam edeceğiz. Çünkü ülkenin ve cumhuriyetin temel dinamiklerini yıkan siyasi iktidar, kendi dinamiklerini dayatmaya devam ediyor. Artık yüz yıl önce kurulan rejimi tartışmaya açan ve bu rejimin tam karşısında kurulmaya çalışılan “yeni” rejimin kendisini idari, siyasi ve hukuki anlamda tescillemeye çalışacağı bir evreye geçiyoruz. Dolayısıyla, dönüşüm sürüyor.
Tüm bu süreçlerde hukukun da nasıl bir dönüşüm içine girdiğini ve kavramların nasıl alt üst olduğunu hep birlikte yaşadık ve yaşamaya da devam ediyoruz. Anlatılacak garabet öykülerine de her geçen gün bir yenisi ekleniyor. Ancak, bir sınır çizebilmek adına, bu yazımızda iki değerli gazeteci, Barış Pehlivan ve Merdan Yanardağ hakkındaki ”hukuki” süreçleri anlatmaya çalışacağız.
Cemaatten AKP’ye gelenek sürüyor!
Başlarken şunu ifade etmek gerekiyor; her iki isim de bu alanda tecrübeli (!)AKP’nin hukuk aparatı ile ilk kez karşılaşmış değiller. Ergenekon davalarından tecrübeli olan, o dönemlerde de Silivri havası solumuş olan bu iki isim, şimdi cemaatten öğrendiklerini devam ettiren bir iktidarın bir kez daha hedefi halindeler. Cezaevi ziyaretinde Merdan Yanardağ’ın bizlere söylediği gibi; ilk kez gelmediler, alışkın oldukları bir yerdeler.
Bir garip kumpas…
Gazeteci Merdan Yanardağ, 20 Haziran’da TELE 1’de yayınlanan programda AKP milletvekili Galip Ensarioğlu’nun açıklamalarından yola çıkarak AKP’nin yeni bir çözüm süreci içinde olduğunu iddia etti ve bu girişimi eleştiren ifadeler kullandı. Fakat bu programda yaptığı konuşma, Yanardağ aleyhinde bir propaganda aracı olarak kullanıldı. İyi Partili isimler ve AKP’li Mehmet Ali Çelebi tarafından yapılan paylaşımlar ile Merdan Yanardağ hedef gösterildi. Seçimlerden sonra İyi Parti’nin yeni döneme ilişkin saflaşmasının işareti olan bir süreç yaşandı. Devamında, 25 Haziran itibariyle soruşturma başlatıldı ve 27 Haziran tarihinde Merdan Yanardağ, ”Suçu ve Suçluyu Övme” ve “Terör Örgütü Propagandası Yapmak” suçlarından tutuklanarak Marmara ( Silivri ) Cezaevi’ne gönderildi.
Merdan Yanardağ, kendi kanalında yapmış olduğu yayındaki belirli sözleri kesilip kalan kısımları birleştirilmek suretiyle tutuklandı. Yani, hakkında delil üretildi ve tutuklandı! Peki, bunun hukukta yeri yok mu, elbette var. Nazi Hukuku uygulamalarından bu duruma benzer bolca örnek bulabiliriz. Önce şüpheliyi al, ondan sonra ise ona ait bir suç yarat! Yapılan tam da budur. Kendi kanalından gözaltına alınan bir ismin tutuklanma gerekçelerinin arasında“kaçma şüphesi” ibaresinin bulunmasını ise yorumlamaya dahi gerek olmayacaktır diye düşünüyorum.
Merdan Yanardağ hakkındaki iddianame hızlıca düzenlendi ve dosya İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. Mahkeme, tutukluluk halinin devamına karar verirken duruşmayı 4 Ekim tarihine bıraktı. 4 Ekim tarihinde görülen duruşmada savcı bir kez daha tutukluluk halinin devamını talep ederken 1 buçuk yıl ile 7 buçuk yıl arası hapis cezasına çarptırılması yönünde mütalaa açıkladı. Mahkeme tarafından Merdan Yanardağ hakkında “terör örgütü propagandası yapmak” suçundan 2 yıl 6 ay hapis cezasına hükmedilirken tahliye kararı verildi.
Ceza alsa dahi infaz yasası kapsamında cezaevine girmemesi gereken, nitekim ceza aldığı duruşma sonrasında tahliye edilen bir isim, böylece tam 101 gününü cezaevinde geçirmiş oldu. Yanardağ hakkındaki süreç bitmiş değil. Artık dosya istinafa gönderilecek ve burada bir kez daha beraat talebi yinelenecek. İstinaf sonucunda bir kez daha hapis söz konusu olur mu, dosyanın niteliğinin değişmesi gibi bir durum çok da mümkün değil. Ancak, AKP iktidarının bu konudaki kararının belirleyici olacağını unutmamak gerekiyor. Hukuken veya temel kavramlar eşliğinde “olmaz” dediğimiz her şeyin nasıl olduğunu da…
Bir haberden dolayı kaç kez cezaevine girilebilir?
AKP döneminde toplamda altı kez cezaevine giren Barış Pehlivan’ın son süreci 2020 yılında başladı. Libya’da yaşamını yitiren bir Milli İstihbarat Teşkilatı ( MİT ) mensubunun cenazesini haberleştiren Pehlivan hakkında, MİT mensubunun kimlik bilgilerini ifşa ettiği iddiasıyla soruşturma başlatıldı ve bu soruşturma kapsamında tutuklanmasına hükmedildi. Altı aylık bir süreyi cezaevinde geçiren Pehlivan, İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın 9 Eylül 2020 tarihli duruşmasında tahliye edildi. Ancak süreç sona ermiş değildi.
Yerel Mahkemece aldığı 3 yıl 9 aylık hapis cezasının istinaf incelemesi sonucunda onaylanmasının ardından, 15 Şubat 2022 tarihinde Barış Pehlivan bir kez daha cezaevine gönderildi. O dönemde Covid nedeniyle uygulanan izinden faydalanan Pehlivan aynı gün yeniden serbest kaldı fakat bu da son olmayacaktı.
Bilindiği üzere, Covid nedeniyle üç yıl boyunca uygulanan izinler Temmuz ayı itibariyle sona ermişti. 31 Temmuz 2023 tarihinden geçerli olmak üzere bu kez yeni bir infaz yasası düzenlemesi yapıldı ve birçok hükümlü serbest bırakıldı. Gerek aldığı ceza, gerekse cezasının kalan infaz süresi yönünden Barış Pehlivan’ın da bu yasadan yararlanması gerekiyordu ancak bir kez daha olması gerekenin olmadığı bir ülke gerçeği ile karşı karşıyaydık. Eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu deşifre ettikleri SS kitabı sebebiyle Pehlivan hakkında soruşturmalar başlatılmıştı ve bu konuda henüz bırakın ayrı bir ceza almayı, daha dava aşamasına geçmiş dosyası dahi olmaksızın, salt bu soruşturmaların varlığı gerekçe gösterilerek Pehlivan’ın ‘’tehlikeli’’ olduğuna kanaat getirildi. Bunun sonucunda da Barış Pehlivan aynı dosyadan üçüncü kez Silivri yolunu tutmak zorunda kaldı.
9 Eylül tarihinde sosyal medya hesabından paylaşımda bulunan Barış Pehlivan, açık cezaevinden izin ile ayrıldığını duyurdu. Ancak, bu durum da bir son değildi. İnfaz hakimliğine yapılan başvuru bir kez daha reddedilince on gün sonra Pehlivan yeniden cezaevine döndü. 3 yıl 9 aylık bir ceza için, toplamda dört kez cezaevine giren Pehlivan, AKP tarafından oluşturulan hukukun ve infaz sisteminin ‘’en güzel’’ örneklerinden birine karşılık geliyor. İlerleyen dönemde ne olacağını bugünden tahmin etmemiz zor. Ancak, hakkında bir değişiklik olmaz ve ‘’hukuka uygun’’ bir karar verilmezse Pehlivan’ın yaklaşık yedi ayı daha cezaevinde geçecek.
Peki, Barış Pehlivan ne yaptı da yaklaşık dört yılı cezaevine girip çıkmakla geçti? Cevap tek bir kelime: Haber! Haber yaptı ve cezaevine girdi. Bu kadar!
Sonuç Yerine
Gazeteciler Merdan Yanardağ ve Barış Pehlivan hakkında anlatmaya çalıştıklarımız aslında 21 yılın kısa birer özeti. Ülkenin bütününe hüküm süren bir AKP hukukunun varlığını ifade etmeye çalıştık. Önümüzdeki günlerde, tüm bu alt üst oluşu tescillemeye çalışacakları bir Anayasa gündemi ile karşı karşıya kalacağız. AKP-MHP’nin başını çektiği, bu iki partinin eski, yeni bileşenleri ile birlikte Cumhuriyet tarihinin en sağcı meclisinden bu yönde etkili bir muhalefet ise elbette ki beklenmemelidir.
O halde, bu konuda meclis dışında, güçlü, kararlı bir muhalefete ihtiyacımız var. Bu mücadeleyi yürütmek için de geniş bir toplamı bir araya getirmek ve bir öncülük etmek gerekiyor. Bu hattı somut olarak ete kemiğe büründürmek ve büyütmek ise hepimizin önünde acil ve yakıcı bir görev olarak duruyor. Unutulmamalıdır ki, bu ülkede şu anda yürütülecek bir ‘’hukuk’’ mücadelesi, aynı zamanda memleket mücadelesinin en önemli yanlarından biri olacaktır.