Ukrayna’da raks – II
Behiç Oktay
Yeni Ülke Dergisi’nin Mayıs 2021’de çıkan 3. Sayısında “Ukrayna’da Raks” başlıklı yazımda Biden’ın ABD Başkanı seçilmesinin ardından Ukrayna ve çevresinde artan gerilimi kaleme almıştım. Yaklaşık 10 ay sonra Ukrayna konusu tekrardan yoğun bir şekilde dünya gündemine girdi.
2014 yılından beri zaman zaman ısınan Rusya-Ukrayna ilişkileri, bu kez ciddi bir savaşın eşiğine gelmiş gibi bir görüntü çiziliyor. Bir yandan diplomasi trafiği devam ederken, diğer yandan askeri adımlar da tam gaz atılmaya devam ediliyor.
Ukrayna’nın gündemimize tekrar savaş tamtamları eşliğinde girmesinin en büyük sebebi, NATO ve üyesi ülkelerin sesinin daha fazla çıkmasından kaynaklanıyor. Baktığımız zaman Rusya açısından geçtiğimiz yılın mayıs ayından bu yana kayda değer bir değişiklik olduğunu söyleyemeyiz.
2014’teki Maidan olaylarına fazla girmeden meseleye doğrudan 2021 yılında yaşananlardan başlamak istiyorum. Rusya’nın NATO tarafından artık kuşatıldığı ve sıkıştırılmaya başlandığı bir dönemin içindeyiz. Bugün itibariyle Rusya’ya karşı açılan veya açılma çabası içine girilen cepheleri şu şekilde sıralayabiliriz:
- Kuzey Kutbu
- Baltıklar
- Belarus
- Ukrayna
- Karadeniz
- Kafkaslar
- Orta Asya
Görüldüğü üzere Rusya’nın kuzeyi, batısı ve güneyi son 1 yıl içinde yaşanan çeşitli olaylarla sürekli meşgul ediliyor. Rusya bu bölgelerin bazılarına etkin olarak müdahale edebilirken, bazılarına yönelik belki de coğrafyasının büyüklüğünden kaynaklı olarak kaynaklarını mobilize etmekte zorlanması nedeniyle tam anlamıyla müdahale edemeyebiliyor.
Rusya’nın özellikle Belarus, Ukrayna ve Karadeniz cephelerinde güçlü yanıtlar verebildiğini görüyoruz. Rusya’nın buralara yönelik hassasiyeti ve tavizsizliği devam ediyor. NATO güçleri de benzer şekilde Rusya’yı, başta bu bölgeler üzerinden olmak üzere sıkıştırma politikasını sürdürüyor.
Burada bir parantez açıp, yukarıda sıralanmış olan cephelerden Belarus’un, NATO güçleri açısından belki de en büyük hayal kırıklığı olduğunu söylemek gerekiyor. Venezuela’da Maduro’ya karşı kurulan komplonun bir benzeri Belarus’ta Lukaşenko’ya karşı da kurulmak istenmiş, ancak bu girişim özellikle Avrupa Birliği ülkelerinin kendi içlerinde yaşadıkları başka sorunlardan dolayı yeterli destek bulamamıştı. Belarus’un coğrafi konumu ve Ukrayna’nın başkenti Kiev’e olan yakınlığı, NATO güçleri açısından oldukça önemli bir handikap olarak görülüyor. Belarus ve Rusya, Belarus topraklarında 10-20 Şubat’ta “Müttefik Kararlılığı-2022” isimli ortak askeri tatbikat yapacak.
Avrupa çıkmazı
Diğer yandan NATO’nun Rusya kuşatmasında NATO açısından beklenmedik bir gedik açılmış durumda: Almanya. Almanya sermaye sınıfının Rusya’ya olan enerji bağımlılığı, Almanya’nın Rusya’ya karşı pozisyon almasının önüne geçiyor.
Geçtiğimiz aylarda Rusya’nın Ukrayna üzerinden Avrupa’ya doğal gaz sevkiyatını azaltması ve Avrupa’nın kış aylarında kullanmak üzere ayırdığı doğal gaz rezervlerinin normal seviyelerin altına inmesi, bölgede bir doğal gaz tedarik krizine sebep olmuştu. Avrupa’daki yer altı depolama tesislerindeki doğal gazın yüzde %50’sinden fazlası şimdiden kullanıldı. Avrupa’nın doğal gaz ihtiyacının yüzde %50’sini Rusya karşılarken geriye kalan kısmı ise Norveç ve Cezayir’den geliyor. Bu bakımdan Rus gazı Almanya ve Avrupa için son derece önemli bir ihtiyaç durumunda.
Diğer yandan İngiltere’nin Ukrayna’ya olan ilgisi ise artıyor. İngiltere ve Ukrayna arasındaki yakınlaşmanın son örneği geçtiğimiz Ekim ayında yaşandı. Ekim 2021’de Zelenski’nin İngiltere ziyaretinde iki ülke arasında güvenlik ve askeri işbirliği alanında 1.7 milyar dolar değerinde bir anlaşma imzalandı. Bunun yanında İngiltere’nin Ukrayna ordusuna stratejik eğitimler vermesi de garanti altına alındı. Özetle İngiltere Ukrayna’da deyim yerindeyse eğit-donat programı yürütüyor.
İngiltere Başbakanı Boris Johnson’un sözlerine de bakacak olursak, İngiltere Ukrayna’da sonu gelmeyecek bir savaş planı kuruyor:
“Ukrayna’yı işgal etmenin, Rusya için acı verici, kanlı bir mesele olacağı mesajını onlara ulaştırmalıyız. En önemlisi de, Rusya’daki insanların bunun yeni bir Çeçenistan olabileceğini anlamaları. Birkaç kez Ukrayna’da bulundum. Bu ülkenin insanlarını biraz biliyorum, mücadele edeceklerdir. Bu, istilanın geri döndürülemez olduğu anlamına gelmiyor, sağduyu hala daha hakimhâkim olabilir, ancak İngiltere ekonomik yaptırım paketi hazırlama çalışmalarına öncülük ediyor ve Ukrayna’ya silah sağlayarak kendisini korumasına yardımcı oluyor.”
Geçtiğimiz günlerde Almanya, Ukrayna’ya silah satışına karşı çıkmış, İngiltere’nin Ukrayna’ya sattığı silahları taşıyan uçağına hava sahasını kapatmıştı. Ayrıca İngiltere’nin bu pozisyonuna karşın Almanya’nın şimdilik yalnızca 5 bin miğfer göndermekle yetindiğini ve Almanya donanmasında görevli Koramiral Kay-Achim Schönbach’ın Hindistan ziyareti sırasında NATO’nun mevcut politikası aleyhinde ifadeler kullanması sonucunda istifa ettiğini de hatırlatmak gerekiyor.
Fransa da Almanya kadar olmasa da Rusya konusunda ABD kadar kararlı bir pozisyonda değil. Fransa, askeri ve diplomatik konularda Rusya ile ABD’ye bağımlı olmadan bir politika geliştirebilmek istiyor. Fransa’nın ayrıca kendisini dışarıda bırakan AUKUS paktına yönelik sert tepkisi de bilinen bir gerçek.
Rusya konusunda ABD ve İngiltere’nin agresif yaklaşımı ile AB’nin iki başı Almanya ve Fransa’nın temkinli yaklaşımları NATO’nun da hareket kapasitesini doğrudan etkiliyor. Rusya’ya karşı topyekûün bir saldırı için gerekli meşruiyeti sağlayamayan ABD, Rusya’nın işgal hazırlığında olduğu haberlerini çıkarıp durmaktan başka bir adım atamıyor. Bu farklılıklar, bize çok kutuplu dünyaya doğru ilerlediğimiz gerçeğini bir kez daha gösteriyor.
Mesele Rusya’nın yayılmacılığı mı?
Ana akım medyaya bakarsak son günlerde Ukrayna çevresinde yaşanan gerginlik, Rusya’nın yayılmacı politikalarından kaynaklanıyor. Bu haberlerin genel çerçevesine göre Rusya eski Sovyet coğrafyasındaki ülkelere nüfuz etmenin ve buralarda kendi etkisini hakimhâkim kılmanın peşinde.
Buna elbette yalan denilemez. Sonuç olarak Rusya kapitalist bir devlet ve her kapitalist devlette olduğu gibi Rus sermaye sınıfı da çevre ülkelerde etkinliğini artırmak istiyor. Bunun yanında Rusya’daki sermaye iktidarı ve onun temsilcisi Putin de iç politikada yaşamaya başladığı siyasi sıkışmayı çeşitli dış sorunlarla aşma uğraşındadır. Bu anlamıyla bir taraftan NATO’nun emperyalist politikalarını ele alırken diğer yandan Rusya’nın da kendi kapasitesi doğrultusunda benzer hevesleri olduğunu göz ardı etmemek gerekiyor.
Ancak meselenin özünü yalnızca Rusya’nın yayılmacılığında aramak konuyu eksik bırakıyor. Çünkü kimse şu soruyu sormuyor; Rusya’nın yayılmaya çalıştığı komşularında ABD’nin ne işi var? ABD askerlerinin Doğu Avrupa’da, Karadeniz’de ne işi var? ABD on binlerce kilometre uzaktan buraya neden bekçilik yapma ihtiyacı hissediyor?
Belarus’ta, Kazakistan’da Rus askerlerinin ne işi var demek ile, Litvanya’da, Yunanistan’da ABD askerlerinin ne işi var demenin aynı “yayılmacılık” çatısı altında toplanabilmesi gerçekten takdire şayan bir Amerika seviciliktir. ABD ile Rusya’yı aynı kefeye koyabilmemiz için ABD’nin Karadeniz’de, Doğu Avrupa’da yaptığını, Rusya’nın Meksika’da, Kanada’da yapması gerekmektedir. Ne zaman ki bir Rus savaş gemisini Meksika körfezi açıklarında görürüz, o zaman iki ülkeyi birbirine denk bir “yayılmacılık” ile suçlayabiliriz.
Burada ifade etmeye çalıştığım mesele Rusya’nın masumiyeti değil, ancak durumu değerlendirirken yapılan değerlendirmelerdeki bakış açısının saçmalığıdır. Ukrayna meselesini neden Rusya ile ABD konuşuyor? Yukarıda da vurgulamış olduğum gibi AB ülkeleri dahi ABD’nin masaya oturmasını ve orada elde edeceği sonuçlara bakar durumda. Burada bir acayiplik yok mu?
ABD ve İngiltere, Rusya’yı Ukrayna çukuruna çekerek Suriye’de başaramadığını başarmak istiyor. Sürekli olarak Rusya’nın Ukrayna’ya saldıracağı iddialarını yayarak bir yandan kendi yapacakları hamlelere meşruiyet zemini yaratıyor diğer yandan da yanlarına mümkün olduğunca fazla müttefik çekmeye çalışıyorlar.
Rusya ise şimdilik son derece temkinli hareket ediyor. Savaş iddialarını her fırsatta yalanlıyor ve diplomasi kanalını açık tutuyor. Yalnızca Ukrayna’nın NATO’ya katılması gibi bir durumda Rusya’nın nasıl bir tepki verebileceğini ölçmek oldukça zor. Ancak bunun da yakın zamanda olup olamayacağı konusunda bir şey söylemek için henüz oldukça erken.