Macaristan Seçimleri: Türkiye’nin Ön Provası mı ?
Mustafa Demiray
Macaristan seçimleri, birkaç günlüğüne de olsa, Türkiye gündeminde fazlasıyla yer tuttu. Seçim öncesi Macaristan’ın Türkiye’ye çok benzediğini iddia eden liberal cenah, seçimin ardına Macaristan’daki “altılı muhalefet” kaybedince bu sefer Macaristan ile Türkiye’nin aslında hiç benzemediğine dair yorumlar getirdi. Fırsatı gören iktidara yakın köşe yazarları da Macaristan’da Viktor Orban’ın galibiyetinin hemen ardına yazılar kaleme aldı ve Türkiye’de de Erdoğan’ın tekrar kazanacağını ileri sürdüler.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, “benzeme” ve “benzememe” tartışmalarında gerek muhalif gerekse iktidar tarafındaki benzetmeler fazlasıyla şekilsel olmaktan öteye gidemiyor. Tezlerdeki iddia edilen benzerlikler net; iktidarda sağ populist milliyetçi muhafazakar Viktor Orban var, karşısında sosyal demokrat olma iddiası taşıyan bir parti öncülüğünde sağ bir altılı muhalefet söz konusu, Viktor Orban karşısında muhalefetten bir belediye başkanı aday. Peki bu şekilsel benzerlikler dışında Macaristan ile Türkiye benzer bir durumda mı? Bahsi geçen bu noktayı daha iyi incelemek lazım.
Orban ve Macaristan: Nasıl iktidar oldu?
Daha önce, Sosyalist Cumhuriyet gazetesinde Viktor Orban’ın siyaset hayatı ve Macaristan’ın mevcut uluslararası siyasetteki konumuna dair bir yazı ele almıştık. Yazıya, bu yazının notlar kısmındaki bağlantıdan ulaşılabilir[1]. Kısaca özet geçmek gerekirse, Macaristan 10 milyon nüfuslu ve Türkiye’ye göre ekonomisi daha küçük bir ülke.
Viktor Orban, doksanlı yılların başında antikomünist hareket içerisinde etkin olmuş, o dönem Soros tarafından desteklenmiş bir liberal gençlik hareketi lideri iken bugün daha milliyetçi muhafazakar çizgide bir siyasetçi.
Hızlı bir liberalleşme süreciyle doksanlı yılları tamamlayan Macaristan’da, bu hızlı liberalleşmenin sonucu olarak gerçekleşen ekonomik yıkıma toplumda oluşan tepkiselliğin aktığı kanal ise Orban politikaları. Doksanlı yıllardaki özelleştirme politikalarının ardına, 2008’de yaşanan global krize kadar Macaristan’da halkın kazanılmış haklarında ve yaşam koşullarında olumlu yönde ilerleme sağlanamıyordu. 2008 kriziyle beraber Macaristan ilk IMF desteği alan ülke oldu ve 2010’da bu süreç Orban’ı iktidara getirdi.
Orban bir yandan Hristiyan muhazafakarlığı ve aileyi ön plana alan politikalar geliştirirken, diğer yandan popülist politikalar ile toplumsal huzursuzlukları gidermeyi planladı. Kamu hizmeti sağlayan özel firmalara fiyat sınırlamaları getirdi, bankacılık sektöründe Macar çoğunluğu tekrar sağladı bozulan kamu maliyesini kemer sıkma politikaları uygulamadan görece düzelmesini sağladı.
Orban’ın Kendine Biçtiği Rol
Arkasına bu rüzgarı almış alan Orban, Avrupa Birliği’ne karşı iyi ilişkiler geliştirdiği Polonya ile benzer bir argümana sahip. Halihazırda AB üyesi olan bu iki ülke, AB içtihatlarına tam olarak uymama konusunda ortaklar ve pazarlık ederek kendi muhafazakar tutumlarını bir noktada AB ile uzlaştırıyorlar. Bu uzlaşmanın sağlanması için kullandıkları argümanlar, Polonya’nın “AB’yi Rusya’dan koruyoruz” iken, Macaristan için çok daha dramatik ve ırkçı bir hal alıyor: “Avrupa Hristiyanlığı tehlikededir, Macaristan Avrupa’yı Müslüman mülteci akınından korumaktadır”.
Orban’ın Sırbistan sınırı boyunca sığınmacıları engellemek için duvar ördüğü de düşünüldüğünde ve AB’nin Orban’ın politikaları konusunda cılız tepkilerini göz önüne aldığımızda bu konuda aralarında “sessiz el sıkışma” olduğunu değerlendirebiliriz. Bu noktada Avrupa’da “demokratlar” ile “popülist sağcılar” arasında keskin bir karşıtlık görmeye çalışmak çok da yerinde olmayacaktır. Orban’ın “Seçim sonuçları Lüksemburg’tan da görülüyordur” açıklaması ise ancak iç siyasete yönelik bir söylem olarak düşünülmeli.
Macaristan Muhalefeti: Liberal, Burjuva, Nazi koalisyonu
Macaristan’da altılı muhalefetin başını çeken iki parti “Demokratik Koalisyon” ve “Macaristan Sosyalist Partisi”. Bu partilerden ilki sosyal liberal iken Macarisyan Sosyalist Partisi ise sosyal demokrat iddialara sahip olmasına rağmen fazlasıyla liberal öge barındırmakta. 2010 öncesinde ise Macaristan Sosyalist Partisi sağlıkta reform söylemi ile Macaristan’da hatırlanmakta ve bu süreçte parti içerisindeki sol kanat kazanımların kaybı söylemi ile bu liberalleşme reformunu engellemeye yönelik çalışmalar yapmıştı.
Macaristan muhalefetinin içerisinde JOBBIK partisi ise dikkat çekiyor. Milliyetçi aşırı sağ politikalar yürüten JOBBIK konusunda muhalefet cephesi, “Orban’dan milliyetçi oy çalacak parti” gözüyle bakmaktaydı.
Orban’a karşı Orban’a benzeyerek yarışmaya çalışan muhalefet, Macaristan solunda “Liberális-polgári-náci összefogás” (Liberal, burjuva, nazi koalisyonu) olarak tanımlandı. Macaristan İşçi Partisi ve ISZOMM hareketi ittifakından oluşan Sosyalist İttifak seçimlerde yüzde 1’e yakın oy aldı. Partilerin genel olarak vurguladıkları ise devlet yardımı ve bütçeye sahip olmamalarına rağmen aldıkları bu oyun Macaristan’da sol hareket için umut verici olduğu. Dünyaca ünlü bir yetişkin içerikli site kurucusu György Gattyán’ın ciddi miktarda para harcayarak yüzde 1 aldığına dikkat çeken sosyalist ittifak, Macaristan’da ilerleyen dönemde sosyalistlerin daha büyük toplumsallığa ulaşacağını belirtiyor.
Muhalefetin Kıskacı: Macaristan Ekonomisi ve Çin-Rusya ilişkileri
Doksanlı yılların ardınan Macaristan halkının temel korkularından birini ekonomik açıdan liberalleşen bir Macaristan oluşturmakta. Orban, gerek kamu hizmeti sağlayan firmalara uyguladığı fiyat kısıtlamaları gerekse daha önce yabancılara satılmış kimi kurumların tekrar yerli şirketler veya kamu tarafından alınması vaadi ile bu konuda muhalefetten net olarak ayrışmakta.
Muhalefet cephesinde, Macaristan solunun tabiri ile liberal, burjuva ve nazi koalisyonunun temel söylemleri, en liberal olanından en milliyetçi olanına kadar, AB ile iyi ilişkiler geliştirmekti. Sürekli “liberal değerlere savaş” söylemi yürüten Orban, bu konuyu kendi lehine çok iyi kullandı ve muhalefetin 2010 öncesi ekonomi politikalarını halka hatırlattı.
Seçim öncesinde Orban’ın elinin zayıf olduğuna dair tezlere bakınca gerçek herhangi bir veriye dayanmadığını bu noktada daha net görebiliriz. Nitekim 2010’dan bu yana işsizlik yüzde 12’den yüzde 4, kişi başına satın alma gücü ise 20 bin dolardan 33 bin dolara yükseldi. Gelir adaletsizliğini gösteren Gini katsayısı Macaristan’da son yıllarda 30 ve altında, bu sayı batılı yeni sol akımlar tarafından sürekli örnek gösterilen baltık ülkelerine çok yakın.
Türkiye ve Macaristan: Ne kadar benzer, ne kadar farklı?
Türkiye’de özellikle Millet ittifakını destekleyen kimi yazarlar tarafından Macaristan seçimleri öncesi sıkça dile getirilen benzerlik aslında Macaristan’da muhalefetin kazanacağına dair olan inançla birlikte ele alınmalıdır. Macaristan’daki olası bir muhalefet zaferi durumunda bunu bir siyasi malzeme olarak kullanmak ve aynı zamanda sağcı bir ulusal uzlaşının başarısına vurgu yapmak için bu tez öne atılmıştı.
Bugün, Macaristan’da muhalefetin yenilgisinin ardına sağcı ulusal uzlaşı koalisyonlarının başarıya götüreceğine dair şekilsel tezi bir kenara bırakmak gerekiyor. Her toplum kendi tarihsel süreçleri ve sosyo ekonomik koşulları ile ele alınması gerekir.
Macaristan’da Orban’ı başarıya götüren koşulları önceki başlıklarda ele aldığımıza göre, Türkiye’deki karşılığına bakmak lazım. 2021 yılı ortalaması Türkiye’de kişi başına satın alma gücü paritesi 27 bin dolar olmasına rağmen hem Türkiye’deki gelir adaletsizliği Macaristan’dan çok daha yüksek, hem de geçtiğimiz senenin Ekim ayından bu yana Türkiye ciddi bir ekonomik kriz içerisinde. Türkiye, işgücüne katılım oranı ve istihdam oranı açısından OECD ülkeleri içerisinde sonuncu sırada olacak kadar düşük olması bu ekonomik tablonun hane halkı açısından hissedilme miktarını çok daha fazla artırıyor. Ekonomik krizin sayısal değerleri ile bu yazının konusunu dağıtmamak için bu noktayı daha ayrıntılandırmıyorum ancak kısa sonucu Macaristan ve Türkiye ekonomik bakımdan hiç de benzer durumlarda değiller.
Öte yandan Macaristan’da muhafazakar-faşist bir iktidar olması bakımından çok net bir benzerlik söz konusu ancak Orban’ın uyguladığı mülteci karşıtı politikanın ona büyük destek sağladığını da hatırlamak gerekir. Türkiye ile bu noktada çok net bir ayrışma söz konusu olsa da, buradan alacağımız bir diğer konu, gerici-faşist bir iktidara karşı “ona benzeyerek” rekabet etmenin nasıl sonuçlar doğuracağı.
NOTLAR:
1 – https://gazetemanifesto.com/2022/mercek-viktor-orban-macaristanda-eksen-kaymasi-mi-yasaniyor-489204/