Bir eleştiri silahı olarak Sınıftan Kaçış: Yeni Hakiki Sosyalizm
Siyaset bilimi profesörü Ellen Meiksins Wood (1942-2016), Sınıftan Kaçış: Yeni Hakiki Sosyalizm kitabının yeni basımına önsözünde (1998) şunları söylüyor: “Bir yazar, on yılı aşkın bir süre önce yayınlanmış bir kitaba, özellikle de belirli bir siyasal konjonktürde ve çok belirli, kısa ömürlü bir entelektüel akıma yanıt olarak yazılmış olan bir kitaba geriye dönüp baktığında mutlaka belli bir huzursuzluk hisseder. Şu ya da bu belirlemeyle ya da yargıyla ilgili kaçınılmaz pişmanlıklar söz konusudur. O zamanlar önemli görünmüş olan bazı kişilikler ve fikirler neredeyse tamamen gözden kaybolmuş olabilir.”(Wood 2011:13)
Wood’un bu haklı ve iyimser öngörüsünde yanılmış olmasını dilerdik. Ne var ki radikal demokrasi tezi “kısa ömürlü bir entelektüel akım” olarak, en azından sol liberal çevrelerde bir entelektüel moda olarak güncelliğini koruyor.
1985’te Ernesto Laclau ve Chantal Mouffe, Marksizmi postmodernizme teslim eden bir kitap olan Hegemonya ve Sosyalist Strateji: Radikal Demokratik Bir Politikaya Doğru’yu (1985) yayınladılar. Laclau ve Mouffe, sınıf mücadelesinin ve işçi sınıfının Marksist siyasetteki merkeziliğinin bir kenara bırakılması gerektiğini ve sol politkanın merkezinde ‘yeni toplumsal hareketler’ olması gerektiğini öne sürdüler. Tarihin faili olarak işçi sınıfı üzerinde ısrar etmenin anlamsız olduğunu ileri sürdüler. Kitap, Marksizm’in özüne yine Marksizm içinden saldırdı. Wood, Sınıftan Kaçış: Yeni ‘Hakiki’ Sosyalizm kitabında Laclau ve Mouffe’un yanı sıra ‘Yeni Hakiki Sosyalistler’ (YHS) olarak adlandırdığı diğerlerini de keskin bir şekilde çürüterek yanıt verdi. Wood’un, kitabını, Marx ve Engels’in hem Alman İdeolojisi’nden hem de Komünist Manifesto’dan alıntıyla açması etkileyicidir ve eleştirisinin temelini oluşturur: “Fransız sosyalist ve komünist edebiyatı, böylece kesin olarak iğdiş edilmiş oldu. Bu edebiyat Almanların elinde bir sınıfın bir başka sınıfa karşı savaşını vurguluyor olmaktan çıkınca, Almanlar Fransızların tek yanlılığını aştıklarının, gerçek gereksinmelerin değil, gerçeklik gereksinmesinin, proletaryanın çıkarlarının değil, insan doğasının, genel olarak insanın, hiçbir sınıfa ya da hiçbir gerçekliğe ait olmayan insanın, ancak felsefi imgelemenin sisli gökyüzünde var olan insanın çıkarlarını savunduklarının bilincine vardılar.”(Wood 2011:19-20)
Hegemonya ve Sosyalist Strateji masalında Laclau ve Mouffe ne öneriyorlar?
Hegemonya ve Sosyalist Strateji’nin temel ilkelerinden biri, farklı boyunduruk altına alma biçimlerine karşı verilen muhtelif demokratik mücadeleler arasında bir muadillik zinciri yaratmanın gerekliliğidir. Irkçılık, cinsel ötekileştirmeye karşı mücadeleler ve ekolojik mücadelelerin, yeni bir sol kanat hegemonik projede, işçilerin mücadeleleriyle eklemlenmesi gerektiğini ileri sürerler.
Olumsal eklemlenmeler alanı da genişlemiş ve klasik Marksizmin köşe taşı olan “tarihsel zorunluluk” kategorisi teori içindeki merkezî yerini kaybetmiştir. Kitlelerin demokratik talepleri zorunlu sınıf karakterlerini kaybettikleri için, hegemonya alanı artık sınıflar arasındaki sıfır-toplam oyunu gereğince, her sınıfın kendi etkisini azamiye çıkarmasını gerektirmez, “Sınıf ittifakı” kavramı da artık açıkça yetersiz kalmaktadır.
Şunları rahatlıkla yazabiliyorlar: “Sınıf gibi, düzeylerin üçlüğü gibi (ekonomik, politik, ideolojik) ya da üretim güçleri ile üretim ilişkileri arasındaki çelişkiler gibi çökelmiş fetişler ile uğraşmaktansa, bunların söylemsel olarak işleyebilirliğini sağlayan ön koşulları yeniden etkinleştirmeye çalıştık ve bu koşulların çağdaş kapitalizmde sürekliliğe sahip olup olmadığını sorduk. Bu alıştırmanın sonucunda, Marksizm-Leninizm tarafından Marksizm tarihi olarak sunulan yekpare görünen Marksist teoriler alanının, aslında muğlâklıklar ve çeşitliliklerle dolu olduğunun farkına vardık. Şunu açık bir biçimde söylemek gerek: Leninizm’in uzun erimli teorik etkisi, Marksist çeşitliliğin korkunç bir yoksullaşması oldu.”(Laclau ve Mouffe 2008:9)
Şöyle bir sonuca varırlar: Ekonomi alanının içsel yasalara bağımlı, kendi kendisini düzenleyen bir yer olduğu doğru değildir; nihaî bir sınıf çekirdeğinde sabitleştirilebilecek toplumsal faillerin oluşumu için bir ilke de yoktur(!). Sınıf konumları tarihsel çıkarların zorunlu yeri de değildir.
Laclau ve Mouffe’a göre Marksist teoriyi çağdaş sorunlar ışığında yeniden okumak, o teorinin merkezî kavramlarının yapı-bozumunu kaçınılmaz kılar ve bu nedenle kendilerine atfedilen post-Marksist terimini memnuniyetle kabul ederler.
Radikal demokrasinin söylemi artık evrenselin söylemi değildir; “evrensel” sınıf ve öznelerin içinden konuştukları epistemolojik yuva bütünüyle ortadan kalkmıştır ve onun yerini her biri kendi indirgenemez söylemsel kimliğini kuran seslerin polifonisi almıştır.
Artık ne Marksizmin başvurduğu öznelik ve sınıflar anlayışını, ne onun kapitalist gelişmenin tarihsel yönelimi görüşünü, ne de antagonizmaların ortadan kalktığı saydam bir toplum olarak komünizm anlayışını sürdürmek olanaklıdır.
Ellen Meiksins Wood, Louis Althusser ve Nicos Poulantzas başta olmak üzere ve Laclau ile Mouffe’un postyapısalcı, postmarksist tezlerinin tarihsel gelişiminin de izlerini sürüyor: “(…) YHS akımının dolaysız kuramsal önermeleri, Althusser’cilikteki kökenleri, 1968’de belirleyici bir dönemeçten geçen kuramsal siyasal bir oluşuma kadar uzanmakla birlikte, bu akımın geliştiği dönem, kabaca 1976-1985 arasına rastlar. Kuramsal arka planı araştırırken göreceğimiz gibi, Althusser’ci kuramın ifade ettiği, 1960’ların radikalizmine aşılanan Maoizmden, Avrokomünizme uzanan ve onun daha da sağına yönelen tipik bir rota çizilmiştir. Althusser’den Poulantzas’a, ondan da Laclau’ya uzanan çizgi, YHS’nin kuramsal ve siyasal rotasını aşağı yukarı çizmektedir”(Wood 2011:28)
Marksist “ekonomizm”i ve “sınıf indirgemeciliği”ni reddetmekle övünen yeni “hakiki” sosyalizm (YHS), sınıfı ve sınıf mücadelesini sosyalist projeden neredeyse tamamen kopardıklarını; adı geçen akımın en belirgin özelliğinin ideolojiyi ve politikayı her türlü toplumsal temelden, özellikle de her türlü sınıfsal dayanaktan kopararak özerkleştirdiklerini tespit ediyor. Wood, YHS’in, Marksizme atfettiği bir tasavvur olan, ekonomik koşulların kendiliğinden siyasal güçleri doğurduğu ve proletaryanın, sınıfsal durumu nedeniyle, kaçınılmaz olarak sosyalizm mücadelesini omuzlamak zorunda kalacağı yolundaki varsayıma karşı, ekonomi ile politika arasında zorunlu bir tekabüliyet bulunmadığı için, sosyalizm mücadelesinde işçi sınıfının hiçbir ayrıcalıklı konuma sahip olamayacağı görüşlerini eleştiriyor. Wood, YHS’in, Marksistlerin geleneksel olarak yaptıkları gibi, kapitalizmin sosyalizmin temelini attığı ve işçi sınıfının devrimci sınıf olduğunu söylemenin ne anlama geldiğinin köklü bir yanlış anlaşılmasına dayandığını ifade ediyor.
Wood sözünü ettiğimiz önsözünde şunu da soruyor ve bu soru Sınıftan Kaçış: Yeni Hakiki Sosyalizm kitabının güncelliğini, değerini okura bir kez daha hatırlatıyor: “Öyleyse, ölmüş ve neredeyse unutulmuş bir post-Marksizm etrafındaki tartışmalara geri dönmek niye? Bunun bir yanıtı, günümüzdeki sol sonrası siyasal düşünüşün içinde bulunduğu açmazın izini o kritik dönüm noktasına kadar sürmenin yararlı olabileceğidir.”(Wood 2011:18)
Ellen Meiksins Wood, Isaac Deutscher Ödülü’nü kazanan Sınıftan Kaçış: Yeni Hakiki Sosyalizm çalışmasında postyapısalcı, postmarksist ve radikal demokrasi tezlerinin adeta otopsisini yapıyor. Wood’un Sınıftan Kaçış: Yeni Hakiki Sosyalizm kitabının bir eleştiri silahı olarak bizler için değerini bu vesileyle bir kez daha hatırlatalım.
Kaynakça
Laclau, Ernesto, ve Chantal Mouffe. 2008. Hegemonya ve sosyalist strateji. İstanbul: İletişim.
Wood, Ellen Meiksins. 2011. Sınıftan Kaçış Yeni “Hakiki” Sosyalizm. İstanbul: Yordam Kitap.