AKP’nin Seçimi, Solun Sistemi
Berkay Çelen
Bundan tam bir yıl önce, dergimizin ikinci sayısını çıkarırken dosya konumuzu ‘’Rejim Anayasasını Arıyor’’ başlığı ile belirlemiştik. O tarihlerde dillendirilmeye başlanan seçim tartışmalarını, başkanlık rejiminin yerleşme sorunu ekseninden değerlendirmiştik. Ayrıca, ülkemizde uygulanmış ve uygulanmakta olan seçim sistemlerini de incelemeye çalışmıştık. ( 1 )
İlgili yazıda da olasılıklardan biri olarak belirtmiş olduğumuz yeni seçim sistemi, 14 Mart Pazartesi günü Meclis’e AKP ve MHP grubu tarafından ”Milletvekili Seçimi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” olarak sunuldu ve 23 Mart Çarşamba akşamı Meclis Komisyonu’ndan, 31 Mart gecesi ise Genel Kurul’dan geçerek kabul edildi ve yasalaştı. Bu yazımızda, yeni seçim sisteminin getirdiklerini incelemeye ve kanun teklifindeki -toplamda 15 maddeden oluşuyor olsa da- siyasete etki edecek olan üç temel değişikliği değerlendirmeye çalışacağız.
1 – Seçim barajı %7’ye çekildi :
12 Eylül 1980’de gerçekleşen faşist darbenin ardından yürürlüğe giren 1982 Anayasası ile, Meclis’e girebilmek için seçimlerde ülke genelinde en az %10 oy alma şartı getirilmişti. Bu düzenlemeye göre, bir parti herhangi bir seçim bölgesinden milletvekili çıkarabilecek sonucu elde etmiş olsa dahi ülke nezdinde de en az %10’luk bir oy almak zorundaydı. Oldukça adaletsiz olduğunu söyleyebileceğimiz bu baraj artık kaldırıldı ve %7’ye çekildi. Fakat, yerine getirilen düzenlemenin adaletli olduğundan da bahsedebilmemiz pek mümkün değil.
Yeni seçim barajının ittifaklar açısından da aynı şekilde geçerli olacağını düşündüğümüz zaman, özel olarak herhangi bir partiyi koruma veya dışarıda bırakma gibi bir amacının olduğundan çok söz edemeyiz. Bu düzenlemenin, MHP’yi koruma amacıyla getirildiği söylense de MHP zaten Cumhur İttifakı’nın içinde olduğu için özel olarak kendileri açısından bir baraj sorunu olmadığı açıktır.
Bu noktada, HDP açısından bir özel durumdan söz etmek gerekirse; HDP’nin ‘’doğal’’ oyunun %10 civarlarında olduğunu biliyoruz. 2015 yılından itibaren HDP’nin barajı aşıp parti olarak doğrudan Meclis’e girme hakkını elde ettiği koşullarda ise, oy oranlarının %13’lere kadar çıktığına birlikte tanıklık ettik. Barajın aşılması için sosyalistlerden ve hatta CHP’li isimlerden dahi HDP’ye oy verme çağrılarının yapıldığını da hatırlıyoruz. Dolayısıyla, bu düzenlemenin doğrudan karşılık bulduğu bir siyasi parti ve değerlendirme olacaksa, amacın HDP’yi doğal sınırlarına çekmek ve gücünün artmasını engellemek olduğunu söyleyebiliriz.
2- Seçimlere katılma yeterliliğinin koşulları değiştirildi:
Bu zamana dek yürürlükte olan düzenleme gereğince bir siyasi partinin seçimlere katılabilme hakkını elde etmek için ülke çapında teşkilatlanma veya Meclis’te grup bulundurma şartlarının yerine getirilmesi gerekiyordu. Yeni gelen düzenlemeyle ise, Meclis’te grup bulundurma şartı kaldırılarak teşkilatlanma şartı korunmuş oldu.
Bu düzenleme ile amaçlananın; İyi Parti, Deva Partisi, Gelecek Partisi gibi partilerin önünü kesmek olduğunu söyleyebiliriz. Bu partiler kurulalı uzun bir süre geçmiş olduğu için zaten teşkilatlanmalarını da tamamlamışlardır. Ancak, iktidarın böyle bir girişimin gelecekte de yaşanabileceğinden korktuğu ortadadır. Parti değişikliği gerçekleştirmiş olan milletvekillerinin temsil yetkilerini kullanmalarının engellenmesine ilişkin daha önce getirilen düzenleme ile birlikte düşünüldüğünde, yeni partilerin yolunun kesilmeye çalışıldığı görülmektedir. Cumhur İttifakı içinden çıkan ve CHP’nin de desteği ile hali hazırda Meclis’te grubu bulunan üç parti göz önüne alındığında, gelecekte yaşanabilecek olası bir durumda bu partilerin sesini kısma amacı ile bu düzenlemenin yapıldığı sonucuna varabiliriz.
Siyasi partilerin teşkilatlanma şartlarında da yeni yasal düzenleme sonucu değişiklik gerçekleştirildi. Böylece, siyasi partilerin teşkilatlanma şartını yerine getirebilmesi için düzenlemesi gereken kongre sayısı ikiye çıkarıldı. Meclis’te grup kurma şartının da kaldırıldığı göz önünde bulundurulduğunda, burada da yeni kurulmuş veya kurulabilecek partilerin önünü kesmenin amaçlandığını söylenebilecektir.
3- ‘’Artık Oy’’ düzenlemesi:
Yeni düzenlemeye eklenmesi sürpriz olan ve siyaset alanında etki yaratan en önemli madde ise oyların dağılımına ilişkindir. Buna göre; milletvekili sayıları belirlenirken ittifakın toplamda aldığı oy değil, ittifakın içindeki partilerin her birinin kendi oyları hesaba katılacak. Bu düzenleme ile, ittifakın aldığı oy yalnızca barajı geçme noktasında önemli olacak olup milletvekili seçimi için yine partilerin kendi oyları hesaba katılacak.
Bu düzenlemenin, Millet İttifakı özelinde dağıtıcı bir etkiye sahip olduğunu söylemek mümkün. Millet İttifakı’nı oluşturan halihazırdaki 6 partiden yalnızca CHP ve İyi Parti’nin barajı aşabildiği de dikkate alındığında, diğer 4 partinin kendi başına milletvekili çıkarabilmeleri mümkün gözükmüyor. Dolayısıyla bu partilerin, barajı aşan CHP veya İyi Parti listelerine dahil olması da zorunlu hale geliyor. Diğer alternatif ise, 4 partinin birleşerek üçüncü bir ittifak yapmaları ve bu şekilde barajı zorlamaları olacak. Yeniden Refah Partisi genel başkanı Fatih Erbakan tarafından dillendirilen ‘’Anadolu İttifakı’’ çağrılarını da dikkate aldığımız zaman, Millet İttifakı’na yönelik bir bölünme çağrısı ve ihtimalinden söz edebiliriz. ( 2 ) Böylece Cumhur İttifakı, Meclis çoğunluğunu elinde tutabilmek adına önemli bir kozunu oynamıştır diyebiliriz.
Bu düzenlemeden etkilenen diğer bir ittifak ise HDP öncülüğünde gerçekleşen ittifakta yaşanacaktır. HDP ile birlikte ittifak yapan ancak seçimlere bağımsız olarak girmeyi hedefleyen ‘’sosyalist’’ partilerin bu planlarının boşa düştüğünü söyleyebiliriz. Bu partilerin Meclis’e girebilmek adına HDP listelerine dahil olmak dışında bir yolu artık kalmamış durumdadır.
Özetle; AKP iktidarı da artık yolun sonuna geldiğinin farkındadır. Bu nedenle karşı cepheyi bölmeyi hedeflemektedir. Böylece Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kaybetse dahi Meclis’i elinde tutmayı ve tıpkı büyükşehir belediyelerinde olduğu gibi siyasi krizi derinleştirerek rant sistemini devam ettirmeyi amaçlamaktadır.
Getirilen yeni düzenleme ile muhalefetin bölünmesinin amaçlandığını yazımızda ifade etmeye çalıştık. Son olarak, solun durumuna bakarak yazımızı sonlandıralım.
Solun ‘’Sistemi’’ Ne Olacak?
Öncelikle, HDP ile ittifak yapıp yine de ‘’bağımsız’’ olarak seçimlere girebilmeyi ümit eden sosyalist partilerin bu planının boşa düştüğünü söyleyebiliriz. Bir kez daha HDP’ye teslim olmak dışında bir imkanları kalmamış gözüküyor. Seçim sistemi boşluklarından yararlanarak ‘’sosyalizmi Meclis’e taşıma’’ hedefinin ne kadar mümkün olduğunu da düzen bir kez daha karşımıza çıkarmış bulunuyor.
Dolayısıyla, yapılması gereken bellidir. Türkiye’nin sosyalistleri; devrimci bir ittifak ile solun, laikliğin, bağımsızlığın, cumhuriyetin, ‘’yeni bir ülke’’ talebinin sesini yükseltmek zorundadır. HDP ile milletvekili pazarlıklarının, ikinci turda Kılıçdaroğlu’nu destekleme beyanlarının halkımıza hiçbir faydasının olmayacağı, aksine bizi de bu düzenin bir parçası haline getireceği ortadadır.
Türkiye solu, sağ ittifaka karşı diğer sağ ittifaka destek vermeye de, HDP izin verdiği ölçüde sosyalistlik yapmaya da mecbur ya da borçlu değildir. AKP’nin her türden seçim taktiğine de, bu düzenin kenarından köşesinden düzeltilerek yeniden önümüze çıkarılmasına da karşı çıkılmalıdır. Bu karşı çıkış için de ülkenin devrimci güçleri bir araya gelmelidir. Bu ülkedeki emekçilerin, seçim pazarlıklarına meze edilmemesi için bu görev önümüzde durmaktadır. Bu sorumluluğu taşıyanların ise başkalarına bakacak, birilerinden hoşgörü veya icazet bekleyecek, özetle kaybedecek zamanı kalmamıştır.
1 : https://www.yeniulke.com.tr/2021/dunden-bugune-secim-sistemleri-2362/