Çeviri

Hindistan Halkı Düşman Bir Hükümete Karşı Savaşıyor

28 Aralık 2020 – Subodh Varma

Çeviren: Behiç Oktay

Dünyanın geri kalanı gibi Hindistan da çalkantılı bir yıl geçirdi. Resmi kayıtlara göre şimdiye kadar 10 milyondan (enfekte olanların gerçek sayısı kat kat daha fazla olabilir) fazla insanı etkileyen tüm dünyaya yayılmış pandeminin ıstırabı, hastalık çılgınca yayılırken etkileri azaltmak için üzerine düşünülmemiş ve yanlış yönetilen bir karantina politikası uygulayan, bunun sonucunda trajik şekilde beceriksiz olan bir hükümet, Nisan-Haziran aylarında işsizliğin hayal edilemeyecek şekilde %24’e, GSYİH daralmasının %23’ün üzerine çıktığı ve sokağa çıkma yasakları nedeniyle ölümcül bir darbe almış halihazırda bocalayan bir ekonomi… Bütün bunlar, ülkede açlık ve sefalette sarsıcı bir artışa neden oldu ve uzun süre unutulmayacak bir ıstırap haline getirdi.

Ancak 2020 yılının, onu tarihte bir dönüm noktası haline getirecek başka bir özelliği daha var. Merkezde Başbakan Modi’nin öncülüğünü yaptığı BJP[1] önderliğindeki hükümet, salgını ve sokağa çıkma yasaklarını, ülkenin emekçi halkı ile büyük şirketlerden, tüccarlardan, büyük toprak sahiplerinden ve yabancı sermaye temsilcilerinden oluşan yönetici seçkinler arasındaki ilişkiyi emekçilerin aleyhine değiştirmek için kullandı.

Nasıl mı?

Şirket Yanlısı Tarım Yasaları

Haziran ayında, yani pandeminin doruk noktasında Modi hükümeti, tarımsal ürünlerin mevcut ekim, ticaret, stok tutma ve fiyat sistemine yıkıcı bir darbe indiren üç kararname ilan etti. Bunlar Eylül ayında hızlıca parlamentoya getirildi. Hükümet daha önce de çiftçilere sübvanse imkanlarını sona erdirecek ve böylece giderlerini daha da artıracak olan Elektrik Yasasında değişiklik yapılması için bir yasa tasarısı çıkarmıştı.

Bu yasa tasarısı ve üç kararname birlikte ele alındığında, bunların uygulanması çiftçileri ezip geçerken, Hindistan’ın tarım sektörünü, kesinlikle, yağmacı tarımsal işletmelere ve büyük tüccarlara açacaktır. Tarım işçileri, ortakçılar ve kiracı çiftçiler de bu yasaların etkisinden zarar görecektir.

Çiftçilerin Ticaret (Teşvik ve Kolaylaştırılma) Yasası veya yaygın olarak bilinen şekliyle APMC yasası, özel kuruluşların, hükümet tarafından işletilen Tarımsal Ürün Piyasası Komiteleri (APMC’ler) ile rekabet halinde, temel gıda tahıllarını doğrudan çiftçilerden satın almalarına izin verir. Yeni çıkan yasada ise devlet tarafından beyan edilen Minimum Destek Fiyatı[2] garantisi yoktur.

Güçsüz çiftçiler ve dev şirketler arasındaki eşitsiz ticarette bu durum, birçok çiftçi için can simidi olan Minimum Destek Fiyatı sistemine dair ölüm çanı anlamına geliyor. Sözleşmeli çiftçilik yasası olarak da bilinen Fiyat Güvencesi ve Çiftlik Hizmetleri Yasasına İlişkin Çiftçi (Yetkilendirme ve Koruma) Anlaşması, çiftçileri kendi topraklarında küresel şirketlerin ücretli işçilerine dönüştürecek sözleşmeli çiftçiliğe destek vermeyi amaçlıyor. Üçüncü yasa ise, temel gıda üretim stokları üzerindeki tüm kısıtlamaları kaldırarak mevcut Temel Mal Yasasını değiştiriyor ve fiyatları belirleme özgürlüğüne izin veriyor. Bu da temel tahıl ve zerzevatta istiflemeyi ve vurgunculuğu teşvik ediyor.

Bu dört yasa, çiftçilerin hayatlarını mahvetmenin yanı sıra, tahıl ürünlerinin kamu alımlarının da yok edilmesine zemin hazırlayacak ve böylece Kamu Dağıtım Sistemi’nin çökmesine yol açacaktır. Hindistan’da sübvansiyonlu tahıllara bağımlı olan milyonlarca insan -özellikle de işsizliğin yüksek olduğu bu zamanlarda- bir başlarına kalacaktır. Bu değişiklikler, gelişmiş kapitalist ülkelerin Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) müzakerelerinde ve başka yerlerde Hindistan’a yaptıkları baskılar ile aynı doğrultudadır, bu sayede büyük kapitalist ülkeler Hindistan’a tahıl ihraç edebilir duruma gelebilecektir.

İş Kanunlarının Parçalanması

Modi hükümeti, protestolara getirilen kısıtlamalardan yararlanarak Parlamento’da bir tanesi geçen yıl olmak üzere dört Çalışma Yasası geçirdi. Mevcut 29 iş yasasının yerini alan bu yeni yasalar, daha önce benzeri görülmemiş şekilde işverenlerin çalışma saatlerini bir iş gününde 12 saate kadar çıkartabilmesine izin veriyor. Bu yasalarla hükümetler için bugüne kadar uygulanmakta olan ücret sabitleme normlarını ortadan kaldıran, hükümetin izni olmadan işçileri işten çıkarmak için daha fazla alan sağlayan ve çeşitli alanlarda işçileri şemsiye hükümler altında bir araya getiren bir tür sözleşmeye dayalı çalışma olan “belirli süreli istihdam” sistemi kuruyor.

Sosyal güvenlik yardımları kısıtlanmış durumda ve işverenlerin çeşitli sosyal yardım programlarına katkıları azaltılarak fonların tamamından mahrum bırakılıyor. Halihazırda yetersiz olan çalışma yasalarını denetleme mekanizması ise daha da etkisiz hale getirildi. Emekçilerin hakları yerel hükümet yetkililerinin takdirine bırakıldı. Sendikaları örgütleme ve protesto etme hakkı bile daha zor hale getirildi. Dolayısıyla yeni yasalar, daha az ücret ve daha fazla işten çıkarma özgürlüğüyle dizginlenmemiş ve yoğunlaştırılmış sömürü, yani kapitalist sınıf için bir cennet yarattı.

Halkın Direnci Artıyor, Hükümet Köşeye Sıkışıyor

Yıl ilerledikçe ve sokağa çıkma yasakları aileleri mahvettikçe, hükümete yönelik gıda, tahıl ve gelir talepleri hız kazandı. Ortak Platform altında birlikte çalışan birkaç sendika, 8 Ocak’ta (2020) tüm Hindistan’da gerçekleşen grevin ardından, daha iyi ücretler ve kamu sektörü işletmelerinin özelleştirilmesinin geri çekilmesi için mücadele etti. Bu sendikalar, pandemiyle ilgili kısıtlamalara rağmen tüm yıl boyunca mücadelelerini sürdürdüler.

21 Nisan, 14 Mayıs, 22 Mayıs, 3 Temmuz, 23 Temmuz, 9 Ağustos ve 5 Eylül tarihlerinde hükümetin emekçileri yok sayması, gelir desteği ve daha fazla gıda talebinde bulunmasına karşı protestolar gerçekleşti, insanlar arasında sıkıntı ve öfke büyüdükçe katılım ve destek arttı. 25 ve 26 Haziran’da, toplum sağlığı çalışanları ve öğle yemeği işçileri[3] ülke çapında protestolar düzenledi. Aynı zamanda, hükümet özelleştirme politikasını sürdürdüğü için, farklı sektörlerden işçiler kitlesel protestolara devam etti: Kömür işçileri 2-4 Temmuz’da greve gitti, 16-17 Temmuz’da demiryolu işçileri protestolar düzenledi, savunma sanayi çalışanları 4 Ağustos’ta protestolar düzenledi, ulaştırma işçileri 5 Ağustos’ta bir protesto düzenledi, tüm hükümet çalışanları 7 ve 8 Ağustos’ta iki günlük tarihi bir grev yaptı ve Bharat Petrol Şirketi çalışanları 6-7 Eylül’de grev yaptı. Yeni çalışma yasalarının kabul edildiği 23 Eylül’de, tüm merkezi sendikalar Hindistan’da protesto çağrısında bulundu.

İşçi ve Köylülerin Yükselen Birliği

Farklı sektörlerde çalışan emekçilerin bu protestoları, başlangıçta bahsedilen üç yasaya karşı çıkan çiftçi hareketleriyle birleşerek, giderek daha büyük ve daha birleşik eylemlere dönüştü. Çiftçi örgütleri, yönetmeliklerin çıkarıldığı Haziran ayından beri bu yasaları protesto ediyordu. 9 Ağustos’ta, yüz binlerce çiftçi ve işçi, 450’den fazla bölgede “hapishaneleri doldurun”[4] eylemi için bir araya geldi. Hindistan İşçi Sendikaları Merkezi, Tüm Hindistan Kisan Sabha (Tüm Hindistan Çiftçiler Birliği) ve Tüm Hindistan Tarım İşçileri Sendikası[5], emekçilere yönelik saldırılara karşı 5 Eylül’de yine yüz binlerce insanın hükümeti protesto ettiği bir işçi-köylü eylemi gerçekleştirdi. Emekçilere yönelik saldırıya karşı çiftçiler, AIKSCC (350’den fazla örgütün[6] şemsiye cephesi) bayrağı altında, çiftçi karşıtı yasaların çıkarılmasından günler sonra 25 Eylül’de bir protesto düzenlediler. 5 Kasım’da çok daha büyük ve kapsamlı bir protesto düzenlendi.

Son olarak 26 Kasım’da, dünya tarihinin şimdiye kadarki en büyük grevi olduğu tahmin edilen, işçiler ve emekçiler tarafından gerçekleştirilen tarihi bir grev gerçekleşti. Bu, AIKSCC’nin kuzey eyaletlerinden binlerce çiftçinin ülkenin başkentine doğru yürüyüşe başladığı “Delhi’ye Yürüyüş” çağrısıyla aynı zamana denk geldi. İşçiler ve çiftçiler, Haryana ve Uttar Pradseh’te BJP liderliğindeki hükümetler tarafından şiddetli bir engelle karşılaştılar. Hükümet geri adım atmaya ve çiftçilerin o zamandan beri kamp yaptıkları başkentin sınırlarına ulaşmalarına izin vermeye zorlanmadan önce zorlu çatışmalar gerçekleşti.

2020 sona ererken, çiftçilerin üç yasaya, yani Elektrik Yasasına karşı hareketi ve Minimum Destek Fiyatı’nın korumasını talep etme hareketi, ülke çapında eşi benzeri görülmemiş bir destek topladı. Çoğu eyalette binlerce çiftçinin devam eden protestoları ve dayanışma eylemleri görüldü. Hayatın her kesiminden insan bu eylemlere destek verdi. 8 Aralık’ta, çiftçileri desteklemek için bir genel grev çağrısı yapıldı, burada birkaç eyalette hayat tamamen dururken, diğer eyaletlerin çoğu kapsamlı protestolara tanık oldu. Çiftçi hareketi, bu yasaların uygulanmasında pay sahibi olan ülkedeki en üst düzey tekellerin bazılarının sunduğu mal ve hizmetlerin boykot edilmesi çağrısında bulunarak vizyonunu genişletti. Bu tür kitlesel protestolarla yüzleşme ve bunlarla başa çıkma deneyimi olmayan Modi hükümeti, bir çözüm bulmak için çabalıyor, ancak yüzeysel değişiklikler sunsa da yasa değişikliklerini savunmaya devam ediyor.

Mevcut mücadelenin sonucu ne olursa olsun, Hindistan halkı, Modi hükümetinin şirket yanlısı yasaları empoze etme konusundaki küstah planlarını sarsan tarihi bir kararlılık ve cesaret gösterdi. Bu süreçte Hindistan halkı, Modi hükümetinin dinsel bağnazlığının izlediği bölücü ve zehirli politikaları da reddetti. Bu yeni birlik ve şimdiye kadar yaygın olan politikalar ile mücadele etmenin güveni, yeni yılda gündemi belirleyecektir

[1] Hindistan Halk Partisi (Bhartiya Janata Party-BJP). Hindistan’da iktidarda bulunan milliyetçi-muhafazakar gerici parti.

[2] Minimum Destek Fiyatı, ürünün devlet kurumları tarafından çiftçilerden temin edildiği, hükümet tarafından belirlenen bir fiyattır.

[3] Okullar için öğle yemeği hazırlayan işçiler, öğle yemeği işçileri (mid-day meal workers) olarak adlandırılıyor.

[4] Hindistan’da hapishanelerin kapasitelerini doldurmaya yönelik gerçekleşen bir protesto yöntemi.

[5] Adı geçen üç sendika da Hindistan Komünist Partisi (Marksist) öncülüğünde kurulan ve hareket eden sendikalardır.

[6] Çiftçi-köylü örgütleri.

Comments are closed.

0 %